BİZ BÜYÜK BİR AİLEYİZ

30 Eylül 2011 Cuma

SN İLÇE BAŞKANIMIZIN BASIN AÇIKLAMALARI ULUSAL BASINDA YANKI BULDU


Ak Parti Bağlar İlçe Başkanımız Ecz Cevdet Karayı İdamla İlğili Basın Açıklamasından Sonra  Al Jazeera (El Cezire) Televizyonu , Channel Description Of Tv 5 Televizyonu  , British Broadcasting Corporation (Bbc) Televizyonun'dan Muhabirler Gelerek Güney Doğudaki Son Gelişmeler Hakkında  Röportaj Yaptılar.



KAYAPINAR İLÇE BAŞKANLIĞINA ATANAN M.ALİ KIRSAÇLIYA HAYIRLI OLSUNA GİDİLDİ.

KAYAPINAR İLÇE BAŞKANIMIZ M. ALİ KIRSAÇLI


DİYARBAKIR - Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Diyarbakır İl Başkanı Av. Halit Advan, Kayapınar İlçe Başkanlığı görevine Mehmet Ali Kırsaçlı'nın atandığını bildirdi.
ÜÇ İLÇEYE ATAMA
Bir süredir boş olan Kayapınar İlçe Başkanlığı görevine Genel Merkez tarafından Mehmet Ali Kırsaçlı'ın atandığını ifade eden AK Parti Diyarbakır İl Başkanı Av Halit Advan, merkez ilçe olan Kayapınar İlçe Başkanlığı ile birlikte Çüngüş ve Lice İlçe teşkilatları da yenilendiğini ifade etti. Avdan, "Bana göre bu partinin her kademesinde görev yapmak kutsaldır. Bu partide bulunmak benim için ve yeni atanan ilçe başkanı arkadaşlarım için ayrıca onurdur. Bilgi ve birikimimizi, hırsımızı, parti teşkilatımızdaki arkadaşlarla yapacağımız çalışmalarla Diyarbakır halkına yansıtacağımıza inanıyorum" diye konuştu.
KIRSAÇLI KAYAPINAR
Kaypınar İlçe Başkanlığı'na atanan M. Ali Kırsaçlı, Parti teşkilatı içerisinde uzun süredir görev yapan biri olması nedeniyle dikkat çeken isim olurken, Çüngüş İlçe Başkanlığı'na Zülfü Hüseyin Uzun ve Lice İlçe Başkanlığı'na da Aydın Doğan'ın getirildiği kaydedildi.
AK Parti'nin boşalan üç ilçe başkanlıklarına atama yapıldı. Kayapınar İlçe Başkanlığına Mehmet Ali Kırsaçlı, Genel Merkez tarafından atandı. Kırsaçlı, uzun süreden buyana parti teşkilatında görev yapan bir isim her zaman  canla başla çalışan ve kendini partisine adayan bir isim.

Kadın cinayetlerini önlemeye yönelik tasarı hazır

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, kadın cinayetlerini önlemeye yönelik koruyucu tedbirleri içeren 30 maddelik temel yasa tasarısını önümüzdeki hafta Bakanlar Kuruluna sevk edeceklerini belirtti.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, kadın cinayetlerini önlemeye yönelik koruyucu tedbirleri içeren 30 maddelik temel yasa tasarısını önümüzdeki hafta Bakanlar Kuruluna sevk edeceklerini belirtti.

Şahin, Esenler Belediyesinin, İstanbul Kalkınma Ajansının desteğiyle geliştirdiği ''Çalışan İşveren Kadının Güvenliğini Esas Alan Mesleki Eğitim Modeli ve İstihdam Projesi''nin, Yıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa Yerleşkesi içindeki Otağ-ı Hümayun'da düzenlenen tanıtım toplantısına katıldı.
Toplantıdan ayrılırken gazetecilerin kadın cinayetlerine ilişkin sorularını yanıtlayan Şahin, bu konu ile alakalı hazırladıkları temel yasanın tamamlandığını, önümüzdeki hafta tasarıyı Bakanlar Kuruluna sevk edeceklerini bildirdi.
Tasarının 30 maddelik temel bir yasa olduğunu ifade eden Şahin, 2003 yılında Türk Ceza Kanunu'nu değiştirirken yasal alt yapıyı güçlendirdiklerini ve cezaları artırdıklarını anımsattı.

Koruyucu ve önleyici önlemlerin alınmasının önemine işaret eden Şahin, bugün Mersin'de, daha önce Ayşe Paşalı olaylarında olduğu gibi zincirin zayıf halkalarının kuvvetlendirilmesi gerektiğini söyledi.

Şahin, şunları kaydetti:

''Nasıl olacak bu iş? Kolluk kuvvetlerinin yetki gücünü artırıyoruz. Aile Mahkemesi hakimlerinin elini güçlendiriyoruz. Sosyal yardımlaşma ve hizmetler, yani bizim bakanlığın daha etkin hale geleceği ve bakanlıklar arası koordinasyonun izleyeceği yeni bir yapı kuruyoruz. Kadın sığınma evlerini yeniden yapılandırıyoruz. Bir paket şeklinde bunları yaptığımız takdirde, hukuki alt yapı güçlenmiş olacak.
Yalnızca hukuki alt yapı ile bu cinayetlerin önüne geçmek mümkün değil. 74 milyonun topyekun seferberlik ilan etmesi lazım. Kadına yönelik şiddette sıfır tolerans değil, bir taraftan kadının şiddete maruz kaldığı riski yöneteceğiz, bunu önleyecek koruyucu tedbirler alacağız, diğer taraftan erkeklerdeki zihinsel dönüşümü at başı götürmek zorundayız. Kadının yaşam hakkını, kadının insan hakkını güncelleyen erkek bakış açısını kuvvetlendirmek, kamuoyu bilincini yükseltmek zorundayız. İkisini beraber yapacağız ki bu işi kontrol altına alabilelim.''
Şahin, bir gazetecinin ''Tasarıda, resmi nikah ile dini nikah ayrımı olacak mı?'' sorusu üzerine ''Bu yasalarda hepsi korunuyor, önemli olan kadının yaşam hakkıdır. Kadının medeni durumuna bakılmadan koruyacak bütün tedbirleri alıyoruz'' dedi.

Sizlerle ele ele omuz omuza olacağız

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Makedonya Türk toplumu, aralarından yeni Yahya Kemaller'in çıkacağı bir toplum olarak kalmalıdır'' dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Makedonya Türk toplumu, aralarından yeni Yahya Kemaller'in çıkacağı bir toplum olarak kalmalıdır'' dedi.

Başbakan Erdoğan, Makedonya ziyareti kapsamında Gostivarlılara hitap etti. Sözlerine, ''Sizleri en kalbi duygularımla sevgi ve saygıyla Türkiye'nin, milletimin en kalbi duygularıyla selamlıyorum. Makedonya'da siz değerli kardeşlerimizle, soydaşlarımızla birlikte olmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum'' diye başlayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bizler daima sizinleyiz, sizlerle olmaya devam edeceğiz. Makedonya ile Türkiye arasında sürekli güçlenen bağlarımızın en önemli halkalarından biri sizlersiniz. Sizler Makedonya'da yaşayan, ülkelerine sadakatle bağlılığını ispatlamış Türk topluluğusunuz. Yüzyıllar önce olduğu gibi bugün de sizler bizim gözümüzde Evladı Fatihansınız. Evladı Fatihan'ın bizim ruh dünyamızdaki karşılığı eşsiz bir hazine değerindedir. Türkiye olarak, Türk milleti olarak hatıranızı daima aziz bileceğimizden emin olunuz. Zira bize göre burada yaşayan siz kardeşlerimiz, Türk milletinin Makedonya'daki devamısınız. Aranızda Arnavut kardeşlerimizin de olduğunu biliyorum. Onları da en kalbi duygularımla selamlıyorum. Bizler Türk, Arnavut, Makedon farkı gözetmeden hepinizi sıcak duygularla kucaklıyoruz. Zira bu kardeşiniz Türk'ü Türk olduğu için değil, Arnavut'u Arnavut olduğu için değil, Arap'ı Arap olduğu için değil, Makedon'u Makedon olduğu için değil, Kürt'ü Kürt olduğu için değil, velhasıl tüm insanları, 'Yaradılanı Yaradan'dan ötürü severim' anlayışıyla seviyoruz. En büyük arzumuz ve temennimiz, Makedonya'da yaşayan tüm etnik halkların barış ve huzur içinde yaşayarak ileri bir refah seviyesine ulaşmalarıdır.
Türkiye, Balkanlardaki dostu Makedonya'da yaşayan Türklerin daima ülkelerinde çok daha refah seviyeleri yüksek olarak yaşamasının, bunun için de onlara sürekli olarak gerekli desteği vermenin gayreti içindedir. Bu yolda, başta Büyükelçiliğimiz ve TİKA aracılığıyla gerekli her türlü katkıyı sağlıyor, dost, kardeş Makedonya Cumhuriyeti ile birlikte gereken bütün adımları atıyoruz. İnanıyoruz ki Makedonya'daki Türk toplumunun mutluluğu, güvenliği ve refahı, Türkiye ile Makedonya'yı birbirlerine daha güçlü bir şekilde bağlayacaktır.''
   
''MAHALLİ İDARELERDEN ÇABA BEKLİYORUZ''
   
Çok kültürlü ve çok dinli bir yapıya sahip olan Makedonya'da yaşayan Türk çocukları ve gençlerinin iyi bir eğitimle donanmalarını önemsediğini dile getiren Başbakan Erdoğan, ''Kültürlerinden kopmaksızın, Makedonya'da donanım kazanmalarının ve iyi yetişmelerini birikimlerini sonraki nesillere de aktarabilmelerini Makedonya'nın aydınlık geleceği için de hayati derecede önemsiyoruz'' dedi.
''Arnavut kardeşlerimizin bu konudaki başarılı çalışmalarını da takdirle izliyoruz'' diyen Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti olarak soydaşların gerek yaşadıkları Makedonya'da gerekse tahsil için geldikleri Türkiye'de, ileri eğitim almaları için azami çaba gösterdiklerini ifade etti.
Başbakan Erdoğan, ''Makedonya Türk Toplumu aralarından yeni Yahya Kemallerin çıkacağı bir toplum olarak kalmalıdır. O Yahya Kemal ki İstanbul'un ve Üsküp'ün en güçlü, en güzel şairidir. Biz eğitim konusunda tabiatıyla Gostivar ve Vrapçişte gibi Arnavut kökenli belediye yönetimlerinin olduğu mahalli idarelerden bu konuda çaba bekliyoruz. Bu vesileyle Arnavut kardeşlerimizin takdire şayan başarılı çalışmalarını izlediğimizi vurgulamak isterim. Soydaşlarımızın kardeşlik, birlik ve dayanışma içinde hareket ederek, konumlarını güçlendirecekleri gayretler içinde olacaklarına gönülden inanıyorum'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, Türk, Arnavut ve Makedon gençlerinin gelişerek ve eğitimlerini tamamlayarak Makedonya'daki önde gelen yöneticiler olmalarının teşvik edilmesi gerektiğini belirterek, ''Değerlerinize ve birbirinize mutlaka sahip çıkın. Bu güzel ülkeyi hep birlikte müreffeh yarınlara taşıyın'' dedi.
Başbakan Erdoğan, birlikten kuvvet doğduğunu belirterek, ''Birlik ve beraberlik sayesinde Türk toplumunun arzuladığı, 'temsilde hakkaniyet' meselesi daha kolay olarak sağlanacaktır. Bu vesileyle buradaki Türk toplumuna birlik ve kardeşlik çağrımı bir kez daha tekrarlıyorum'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Ne diyorum biliyor musunuz? Bir olun, beraber olun, iri olun, diri olun. Bunu başarmalısınız. Ayrılık, zafiyet getirir. Gücünüzü birleştirerek zorlukların üstesinden gelebilirsiniz. Tüm siyasilerden, dernek temsilcilerinden, anne ve babalardan ricam, buradaki Türk gençlerinin, Arnavut gençlerinin, Makedon gençlerinin gelişerek, eğitimlerini tamamlayarak Makedonya'daki önde gelen yöneticiler olmalarını özellikle burada teşvik etmeniz gerekir. Değerlerinize ve birbirinize mutlaka sahip çıkın. Bu güzel ülkeyi hep birlikte müreffeh yarınlara taşıyın.
Tekrar ediyorum, bizler Türkiye olarak daima sizlerin ve dost, kardeş Makedonya Cumhuriyeti'nin yanında olacağız. Şunu bilmenizi istiyorum. Olmaz demeyin. Olmaz, olmaz. 9 yıl önce Türkiye'de kişi başına milli gelir 3 bin 400 dolardı. Yani bugünkü Makedonya'nın ulaştığının daha altındaydı. Ama şu anda 11 bin dolara ulaştı. Dünyanın en büyük 26. ekonomisiydik 9 yıl önce, bugün 17. en büyük ekonomisiyiz. Bu yılın ilk 3 ayında yüzde 11,6 ile dünyanın birinci sırada en büyük büyüyen ülkesi olduk. İkinci 3 ayında 8,8 ile dünyanın ikinci sırada en büyük büyüyen ekonomisi olduk. Ve 6 ayda, şu anda 10,2 ile dünyanın en büyük ikinci ekonomisiyiz. Demek ki oluyor. Hedef, Cumhuriyetimizin 100. yıl dönümünde, 2023'te inşallah dünyanın ilk 10 ekonomisi içinde yer alacağız. Sizlerle ele ele olacağız, omuz omuza olacağız.''
Ekonomide en büyük gücün insan ve genç nüfus olduğunu vurgulayan Erdoğan, ''Öyle ise diyorum ki en az 3 çocuk. Tabii burada birinci sırada, birinci derecede iş, hanım kardeşlerime düşüyor. Onun için bu tavsiyemi çok dikkate alın, üzerinde önemle durun. Bunu samimiyetle söylüyorum. Bunu başarmanız lazım. Yaşlı bir nüfus olmamalısınız. Yaşlı nüfuslar ekonomide geri gidiyor. Siz de güçleneceksiniz. Bazıları nüfusunu azaltarak güçleneceğim zannetti, batıyor. Ama biz hem nüfusumuzu 74 milyona çıkardık, hem de ekonomi olarak büyüyoruz. İnşallah hedef, 2023'te nüfusumuzu 84 milyona çıkarmak'' dedi.

Başbakan Erdoğan, Gostivar şehir meydanında çoğunluğunu Türk soydaşların oluşturduğu yaklaşık 10 bin civarındaki topluluğa seslendi. Meydandakilerin ''Dünyayı Titreten Adam'', ''Koca Başkan Evladı Fatih Yurduna Hoşgeldin'' ''Hoşgeldin Peygamber Torunu'' yazılı pankartlar açtığı görüldü.
Başbakan Erdoğan'ın konuşması sık sık tezahüratlarla kesildi. Erdoğan'ın konuşmasının ardından sahneye üzerinde ay yıldız olan kıyafetleriyle çocuklar geldi. Burada kalpağında ay yıldız olan bir çocuğu yanına alan Erdoğan, hatıra fotoğrafı çektirdi. Bir kız çocuğu da İstiklal Marşını okudu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, çocuğa teşekkür ederek, ''İnşallah bu marşlar aydınlık yarınlarımızın bir nişanesi olarak devam edecektir'' dedi.
Başbakan Erdoğan, daha sonra beraberindeki heyetle birlikte Gostivar sokaklarında yürüdü. Balkonlara çıkıp AK Parti ve Türk bayrakları sallayan Gostivarlıları da Başbakan Erdoğan el sallayarak selamladı.

Başbakan Erdoğan, Makedonya ziyaretinin son durağı olan Ohri ziyaretini zaman darlığı nedeniyle iptal etti.

Derdiniz dert sevinciniz sevincimizdir

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Benim Türkiye'den size gönderdiğim haberi biliyorsunuz değil mi? Ne diyoruz, 3 çocuk... Ama 3 standart değil, en az 3... Sizlere özellikle söylüyorum en az 3 tane'' dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Makedonya'da Vrapçiştelilere hitap ederken, ekonominin en büyük kaynağının insan olduğunu, Türkiye'nin de nüfusu artarak büyüdüğünü belirterek, ''Benim Türkiye'den size gönderdiğim haberi biliyorsunuz değil mi? Ne diyoruz, 3 çocuk... Ama 3 standart değil, en az 3... Sizlere özellikle söylüyorum en az 3 tane'' dedi.
Erdoğan, TİKA tarafından donatılan Türk okulunun açılışını yaptı. Erdoğan, burada yaptığı konuşmada iki gündür Makedonya'da bulunduğunu belirterek, temasları hakkında bilgi verdi. Yaptığı temaslarda sorunların çözümü için neler yapılması gerektiğine ilişkin muhataplarıyla görüş alışverişinde bulunduğunu dile getiren Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Sorunlarınıza eğilmek bizim olmazsa olmazımızdır. Çünkü şunu unutmayın derdiniz derdimizdir, sevinciniz sevincimizdir. Onun için de 74 milyon nüfusuyla dünya ekonomileri içinde 17. ekonomi olan Türkiye, sizi hiçbir zaman yalnız koymayacaktır ve bu yıl bildiğiniz gibi yılın ilk 3 ayında dünyanın birinci sırada en büyük ekonomisi olduk yüzde 11'lik büyümeyle... İkinci çeyrekte de yüzde 8 civarında ortalamayı aldığınızda ilk 6 ayda ortalamaya vurduğunuzda yüzde 10.2 dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olduk. Her geçen gün daha ileriye gidiyoruz, inşallah daha iyi olacağız. Ve artık Türkiye, dünyada gündemi belirlenen ülke değildir. Artık dünyada gündem belirleyen bir ülkedir. Yıllar yılı ne yazık ki Türkiye'nin gündemi belirlenildi. Türkiye ile ilgili senaryolar yazılırdı. O devir artık geride kaldı. Şimdi kararlıyız, inançlıyız ve bu istikamette çalışmalarımızı sürdürüyoruz. 9 yıl öncesine kadar Türkiye alan el idi, şimdi veren el... Dünyanın her yerine uzanacağız. Nerede dertli varsa Türkiye oraya da gidecektir. Az veya çok, ama gidecektir. Çünkü veren el, alan elden hayırlıdır.''
9 yıl önce 3 bin 400 dolar olan kişi başına düşen milli gelirin 11 bin dolara dayandığını anlatan Başbakan Erdoğan, ''Ama biz nüfus azaltarak büyüyen ülke değiliz. Hem nüfusu artan hem de kişi başına milli geliri artan bir ülkeyiz. Şimdi komşumuz nüfus azaltarak kendini büyük gösteriyordu. Ama görüyorsunuz şimdi iflasın eşiğinde'' dedi.
Başbakan Erdoğan, ''Benim Türkiye'den size gönderdiğim haberi biliyorsunuz değil mi? Ne diyoruz, 3 çocuk... Ama 3 standart değil, en az 3. Sizlere özellikle söylüyorum en az 3 tane'' diye konuştu.

Ataların 3, 5, 7 çocuk yaptığını dile getiren Erdoğan, ''Ekonominin en büyük kaynağı insandır. İnsan yoksa hiçbir şey yoktur. İnsan varsa tüketim var, üretim var. İnsan varsa emek var, istihdam var, sermaye var. Öyleyse dinamik nüfus, bakın şimdi Batı yaşlanıyor. Ve bu şekilde büyümeye devam edeceğiz inşallah...'' şeklinde konuştu.
   
''NEFSİN KULU OLURSAK MAHVOLDUK''
   
Konuşmasında birlik ve bütünlük mesajları da veren Erdoğan, ''Sakın ayrılığa düşmeyin. Ben sizlerden birlik istiyorum, beraberlik istiyorum'' sözleriyle hitap etti. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Az önceki programımda da söyledim. Ben Türk'ü Türk olduğu için sevmiyorum. Arnavut'u Arnavut olduğu için sevmiyorum. Arap'ı Arap olduğu için sevmiyorum. Kürt'ü Kürt olduğu için sevmiyorum. Gürcü'yü Gürcü olduğu için sevmiyorum. Yaradılanı yaradandan ötürü seviyorum. Hepimiz er veya geç ölmeyecek miyiz? Herhalde aranızda en büyük mezara ben girerim. Bir de 1.85 boyum var, herhalde bize 2 metreküp mezar düşer. Ondan sonra hoca efendi, 'Cumhurbaşkanı niyetine' demeyecek, 'Başbakan niyetine'' de demeyecek, 'trilyarder niyetine' de demeyecek, 'er kişi niyetine', 'hatun kişi niyetine' diyecek. Ondan sonra bizi indirecekler mezara. Bir daha uğrayan var mı, bayramdan bayrama... Ne paran kar eder, ne makam kar eder. Eğer varsa bu dünyada yaptığın hayırlar seninle o gider. Ama yoksa o zaman da hapı yuttuk. İşin gerçeği bu değil mi? Öyleyse bu kavga niye? Öyleyse bu insanlara yukarıdan asla tafralı bakmak niye? Bize tevazu yakışır. Ve insanlara böyle yaklaşmak lazım. Onun için iki güç arasında yaşıyoruz. Bir tarafta nefis, diğer tarafta vicdan... Eğer nefsimizle mücadeleyi başaramazsak, vicdanımızın sesine kulak vermezsek kaybedenlerden oluruz. Eğer nefsin kulu olursak, bilesiniz ki mahvolduk, bittik. Ama vicdanımızın sesine kulak verirsek, o zaman doğruyu buluruz. Onun için buralarda hele hele birliğimiz, beraberliğimiz çok önemli. Hocalarıma sesleniyorum, aman bu işe çok önem verin, bu işte çok gayret gösterin. Arnavutmuş, Türkmüş, aman ayrım yok. Dayanışma içinde olalım, başarıyla götürelim. Şu topraklar üzerinde ayrılık, gayrilik olmasın.''

Başbakan Erdoğan, daha sonra beraberindekilerle beraber okulun açılışını gerçekleştirdi ve sınıfları gezdi.

Erdoğan, daha sonra karayoluyla Gostivar'a geçti.

Kalkandelen’de pankartlarla karşılandı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kalkandelen'de, cuma namazını tarihi Alaca Camisinde kılmasının ardından caminin yanında bulunan ve onarımı tamamlanan kız Kuran kursunun açılış törenine katıldı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kalkandelen'de, cuma namazını tarihi Alaca Camisinde kılmasının ardından caminin yanında bulunan ve onarımı tamamlanan kız Kuran kursunun açılış törenine katıldı.

Açılış törenine Kalkandelenliler büyük ilgi gösterirken, ''Türkiye, Türkiye... Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'' diye tempo tutular. Bu arada, ''Şehitler ölmez vatan bölünmez. Osmanlı Torunları'', ''One minute World'' ve ''The boss talking'' pankartları da dikkati çekti.

Başbakan Erdoğan, yaptığı konuşmaya bir pankarttaki ''Osmanlı torunları'' ifadesine atıfta bulunarak, ''Ben de Osmanlı torunlarını selamlıyorum'' sözleriyle başladı.

Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bugün yine sizlerle kucaklaşmaktan büyük bir heyecan duyuyorum. Bundan 11 yıl önce Kalkandelen'e bir ziyaret gerçekleştirmiştim. O zaman cezaevinden yeni çıkmıştım. Henüz partimizi kurmamıştık. Buradan unutulmaz hatıralarla dönmüştüm. Sürpriz olarak bazı evlere de misafir oldum. Meşhur pita yedim, boza içtim, Alaca Camii'nde namaz kıldım, çevre köylerde gönül dostlarını ziyaret ettim, düğünlere katıldım. Anadolu'daki kardeşlerimiz kadar Balkanlar'daki, Rumeli'ndeki kardeşlerimizin de hayır dualarıyla AK Parti'yi kurduk. Sizlerin dualarıyla 2002'de iktidarı devraldık.
Türkiye'yi büyüttük. Dünyada gelişen ülkeler arasına soktuk. Dünyanın en büyük 26. büyük ekonomisiyken bugün 17. büyük ekonomisi olduk. Hedef 2023'te inşallah dünyanın ilk 10 büyük ekonomisinden biri olmak. Kardeşlerim, şunu iyi biliniz; bizim sizi unutmamız, size sırt çevirmemiz asla mümkün olamaz. Saraybosna bizim kardeşimizdir, Priştine bizim kardeşimizdir. Üsküp, Ohrid, Manastır, Kalkandelen bizim kardeşimizdir. Sevinciniz sevincimizdir. Derdiniz bizim derdimizdir. Makedonya makamları nezdinde her derdinizin yakından takipçisi olacağız.''

''CAMİLER BARIŞIN, KARDEŞLİĞİN, HUZURUN VE DAYANIŞMANIN MEKANLARIDIR''

Başbakan Erdoğan, dünkü temasları çerçevesinde başbakan, meclis başkanı ve cumhurbaşkanı ile tek tek görüştüğünü hatırlatarak, sorunları tek tek ele aldıklarını, müzakere ettiklerini söyledi. Erdoğan, ''Dayanışma içinde tüm sorunların üstesinden gelmeye gayret edeceğiz'' dedi.

Erdoğan, şunları söyledi:
''Bir ricam var; bir olun, beraber olun, iri olun, diri olun. Eğer ayrılığa girerseniz zayıf düşersiniz. Onun için size ayrılık yakışmaz. Çünkü, bizler aynı değerlerin insanlarıyız, biz aynı medeniyetin insanlarıyız. Bize ayrılık yakışmaz. Onun için dayanışma içinde olacağız. Kardeşliğimizi güçlü şekilde muhafaza edeceğiz. Bunu yaptığımızda üstesinden gelemeyeceğimiz sorun yoktur.
Bizim dinimizde inancımızda camiler barışın, kardeşliğin, huzurun ve dayanışmanın mekanlarıdır. Bunun iki ismi vardır, mescit ve cami. Biz mescide gireriz. Çünkü, bizim Allah'tan, Hak'tan başka önünde eğileceğimiz hiçbir güç yoktur. Camiye gideriz. Çünkü, bizim cem olduğumuz, toplandığımız, bir ve beraber olduğumuz yerdir. Camiler etnik grupların değil, tüm Müslümanların, tüm mezheplerin ortak yeridir. Arabın, Acemin camisi farklı olamaz. Arnavutun, Türkün, Makedonun, Boşnağın camisi birbirinden farklı olamaz. Hepsi aynı kıbleye dönüyor. Aynı duaları, aynı sureleri okuyoruz. Onun için orada ayrılık tanıyamayız. Birbirimize farklı gözlerle bakamayız.

Asırlar boyunca burada kardeşliği yeşerttik. Böyle devam edeceğiz. Ortak kültürlerimizi, medeniyetimizi, dilimizi muhafaza ederek geleceğe yürümeye devam edeceğiz. Ben Türkü Türk olduğu için sevmiyorum, Arnavutu Arnavut olduğu için sevmiyorum. Kürdü Kürt olduğu için sevmiyorum, Arabı Arap, Makedonu, Boşnağı etnik unsurları için sevmiyorum. Tüm insanları,'yaradanı Yaradandan ötürü sevme' anlayışıyla seviyorum.''

Konuşmasının sonunda alandaki ''şehitler ölmez vatan bölünmez'' pankartını okuyan Erdoğan, daha sonra beraberindeki heyetle birlikte İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından onarımı yapılan kursun açılışını yaptı.

Başbakan Erdoğan'ın konuşması süresince Kalkandelenliler sürekli sloganlar atarak sevgi gösterisinde bulundular.
Öte yandan, Başbakan Erdoğan'dan önce törenin yapılacağı yere gelen AK Parti İstanbul Milletvekili Hakan Şükür'e de yoğun ilgi gösteren Kalkandelen halkı Şükür'le hatıra fotoğrafı çektirdi.
Başbakan Erdoğan, açılışın ardından ellerindeki Türk bayrakları ile yoğun sevgi gösterilerinde bulunan topluluğun yanlarına gitti ve hatıra fotoğrafı çektirdi.

Erdoğan, daha sonra Harabati Baba Tekkesini ziyaret etti. Ziyaret basına kapalı gerçekleşti.

MATÜSİTEB heyetini ve Recebi’yi kabul etti

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Makedonya Türk Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (MATÜSİTEB) heyetini ve İslam Dini Birliği Başkanı Süleyman Efendi Recebi'yi ayrı ayrı kabul etti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Makedonya Türk Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (MATÜSİTEB) heyetini ve İslam Dini Birliği Başkanı Süleyman Efendi Recebi'yi ayrı ayrı kabul etti.
Erdoğan, Uluslararası Balkan Üniversitesi mezuniyet törenin ardından Alexander Palace Oteli'nde, MATÜSİTEB heyetini ve İslam Dini Birliği Başkanı Süleyman Efendi Recebi'yi ayrı ayrı görüştü.

Bölgemizde barış iklimini yakalamış durumdayız

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Alexander Palace Otel'de düzenlenen Uluslararası Balkan Üniversitesi Mezuniyet Töreni'ne katıldı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Alexander Palace Otel'de düzenlenen Uluslararası Balkan Üniversitesi Mezuniyet Töreni'ne katıldı.
Törende yaptığı konuşmada, bu üniversitenin kendisi açısından önemine değinen Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Daha önce farklı vesilelerle birçok farklı üniversitede bulundum. Ama inanın bugün Uluslararası Balkan Üniversitesinde sizlerle birlikte yaşadığım bu heyecanı, ruh dünyamdaki coşkuyu daha önce bir başka üniversitede yaşadığımı hatırlamıyorum. Zira burası bana üniversite yıllarımı hatırlattığı kadar geleceğe yönelik umutlarımı da artıyor. Burası bana aynı zamanda ecdadımızın kokusunu hissettirirken, bizlere bıraktığı o eşsiz ve paha biçilmez mirası geleceğe taşıma noktasında da büyük bir ümit ve güven veriyor.
Karşımda böyle kutlu bir nesli görüyor olmaktan ayrıca memnuniyet duyduğumu bilmenizi isterim. Yüzyıllar öncesinden ecdadımızın bu topraklarda yeşerttiği barış filizi görüyorum ki bugün bu yüksek şuura sahip gençlik tarafından samimiyetle kucaklanıyor. Bir kez daha hepinizi tebrik ediyor, böyle aziz bir nesil yetiştirdikleri için ailelerinize teşekkür ediyorum. İnanıyorum ki Uluslararası Balkan Üniversitesi bu kutlu yolculuğunda sadece Türkiye-Makedonya kardeşliğinin değil, bölgenin barış ve istikrarının da sembolü olarak yükselmeye devam edecektir.''
''21. YÜZYIL BÖLGEMİZ İÇİN YENİDEN BÜTÜNLEŞMEYİ SİMGELEMELİDİR''

Erdoğan, üniversitenin mütevelli heyeti başta olmak üzere öğretim üyeleri ve diğer personeli kutlarken, Uluslararası Balkan Üniversitesinin, sadece Türkiye-Makedonya kardeşliği değil, bölgenin barış ve istikrarının sembolü olarak yükselmeye devam edeceğini ifade etti.
Mezun olan öğrencilerin bugün yaşadığı gurur ve heyecanın, anne ve babalarıyla hocalarının yıllardır sarf ettikleri emeklerin bir sonucu olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, öğrencilerin, ailelerinin özverisini hayatlarının bundan sonraki evrelerinde de unutmayacağına, ülkesine, milletine ve değerlerine bağlı evlatlar olarak onları gururlandırmaya devam edeceklerine bütün samimiyetiyle inandığını dile getirdi.
Öğrencilere tavsiyelerde bulunan Erdoğan, şunları söyledi:

''Üniversite eğitimini aldığınız bu aziz toprakların mesajını lütfen gittiğiniz her yere taşıyın. Bakınız kendisi de bu coğrafyanın ortak sembolü olan Yahya Kemal, şu anda üzerinde bulunduğumuz bu aziz şehri nasıl tarif ediyor: 'Üsküp ki Yıldırım Bayazıd Han diyarıdır/ Evlad-ı Fatihan'a onun yadigarıdır./ Firuze kubbelerle bizim şehrimizdi o;/ Yalnız bizimdi, çehre ve ruhiyle bizdi o./ Kalbimde bir hayali kalıp kaybolan şehir!/ Ayrılmanın bıraktığı hicran derindedir!/ Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene,/ Biz sende olmasak bile, sen bizdesin gene.'

İşte Üsküp böyle bir şehir. Bu topraklar insana böyle vazgeçilmez bir lezzet, hiçbir zaman kaybolmayacak bir ilham ve özlem veriyor.''

20. yüzyılın hafızalara kazıdığı savaşlar ve bunların sebep olduğu bölünmelerle anıldığını belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Ve ne yazık ki bir tarafta medeniyetler ittifakının mücadelesini veren ülkeler varken, diğer tarafta da medeniyetleri savaştırmanın gayretini veren ülkeler var. Emperyalist güçler arzularından hiçbir zaman vazgeçmiyorlar, vazgeçmeyecekler. Yani ezen ve ezilenler muhakkak olacak. İlk insanla başladı, sonuna kadar devam edecek. Mesele, bunun farkında olmak suretiyle bunu minimize edebilmektir, bu mücadeleyi verebilmektir.
Bu zaman diliminde yaşanan acıların en canlı şahitlerinden biri de maalesef şu içinde bulunduğumuz Balkanlar coğrafyasıdır. Ne mutlu ki bugün yaşanan bütün acıları geride bırakıp, daha aydınlık bir geleceği kucaklamak adına bölgemizde Türkiye'nin de büyük katkılarıyla yeni bir iklimi, bir barış iklimini yakalamış durumdayız. İşte bu iklimi 21. yüzyılda kalıcı hale getirecek, bu barış atmosferini daha da güçlendirerek ileriye taşıyacak olan sizlersiniz. Bu şuuru, bu heyecanı, bu vizyonu şu anda her birinizin gözlerinde görüyor olmak beni ziyadesiyle gururlandırıyor.''
Erdoğan, 21. yüzyılın bölge için yeniden bütünleşmeyi simgelemesi gerektiğini belirterek, ''Değerli mevkidaşım, dostum sevgili Nikola ile bu ortak vizyonu paylaşıyor olmaktan duyduğum memnuniyeti de burada ifade etmek isterim. Türkiye, Balkanları Avrupa'nın kıyısında değil, kalbinde ve merkezinde bir barış, istikrar ve refah havzası olarak görmek istiyor, bunun için samimi bir mücadele veriyor. Bugün sizlerde gördüğüm bu heyecan ve yüksek şuur biliniz ki bundan sonra Türkiye'nin barış ve uzlaşma yönünde sarf ettiği çabaları daha da güçlendirecektir'' diye konuştu.

OKUL BİRİNCİSİNE DİPLOMASINI EMİNE ERDOĞAN VERDİ

Mezun olan öğrencilerin artık Makedonya'nın yüksek eğitimli aydınları olduğunu kaydeden Erdoğan, mezunların, geleceğin cumhurbaşkanları, başbakanları, idarecileri olacaklarını dile getirdi. Başbakan Erdoğan, ''Asla ve asla umutsuzluğa düşmeyin, özgüveninizi kaybetmeyin. Mutluluk, sağlık ve başarı dileklerim sizlerle'' dedi ve başarılar dileyerek öğrencileri kutladı.
Mezuniyet törenine Başbakan Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, kızı Sümeyye Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer ve bazı milletvekilleri de katıldı.
Emine Erdoğan, okul birincisine diplomasını verirken, mezun olan öğrenciler Başbakan Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan ile fotoğraf çektirdi.

29 Eylül 2011 Perşembe

Başbakan Erdoğan ulusa seslendi

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bu ay içinde gerçekleştirdiği iki ayrı dış seyahatle Türkiye'nin dünya kamuoyunun adeta gözünü ayıramadığı bir ülke olduğunu söyledi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bir coğrafyada eğer petrol rezervleri varsa ve herhangi bir nedenle Batılı ülkelerin o rezervlerdeki menfaatleri tehlikeye giriyorsa, o zaman yine başta BM olmak üzere bütün uluslararası kurum ve kuruluşlar adeta seferber ediliyor. Artık bu ikiyüzlü zihniyetlerden dünyanın kurtulması lazım'' dedi.

Erdoğan, televizyonlarda yayınlanan Ulusa Sesleniş konuşmasında vatandaşlara seslendi. Yaptığı konuşmada, eylül ayında son derece yoğun diplomasi trafiği yaşandığını belirten Erdoğan, bu ay içinde gerçekleştirdiği iki ayrı dış seyahatle Türkiye'nin dünya kamuoyunun adeta gözünü ayıramadığı bir ülke olduğunu söyledi.

Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Gerek Arap Baharı'nın en canlı şekilde yaşandığı Tunus, Mısır ve Libya'ya yaptığımız üçlü seyahat, gerekse BM Genel Kuruluna katılmak üzere çıktığımız ABD seyahati sonuçları itibariyle son derece yararlı seyahatler oldu. 12 Eylül'de başlayan dış seyahatlerimizin ilk durağı, dost ve kardeş ülke Mısır'dı. Mısır Cumhuriyeti Başbakanı Sayın İsam Şeref'in davetlisi olarak çıktığım bu seyahatte, bakan arkadaşlarım, bürokratlarımız ve işadamlarımızdan oluşan kalabalık bir heyet de bana eşlik etti. Mısır'da Sayın Şeref'in yanı sıra Yüksek Askeri Konsey Başkanı ve Savunma Bakanı Mareşal Muhammed Hüseyin Tantavi ile de görüşme imkanı bulduk. Kendilerine, siyasi değişim ve dönüşüm sürecini başarılı bir şekilde sürdüren kardeş Mısır halkına olan yakın desteğimizi, ülkemiz adına bir kere daha ifade ettik.
Yine bu seyahatimiz sırasında El Ezher Büyük Şeyhi Muhammed Et Tayyip, Arap Ligi eski Genel Sekreteri Amr Musa ve Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu eski başkanı Dr. Muhammed El Baradey ile de bir araya geldik. Bu görüşmelerde Mısır'da yaşanan son gelişmeleri ve Mısır halkının acil ihtiyaçlarını bütün boyutlarıyla ele aldık. Arap Ligi Genel Sekreteri Sayın Nebil El Arabi ile yaptığımız ikili görüşmenin ardından Arap Ligi Dışişleri Bakanları Konseyi açılış oturumuna iştirak ederek bir konuşma yaptım.

Ülkelerinin makus talihini değiştirmek üzere Tahrir Meydanı'nı günler boyunca adalet, demokrasi, özgürlük sesleriyle inleten genç Mısırlı kardeşlerimle de bir araya geldim. Onların gözlerindeki aşk ve heyecanı gördüm, Mısır'a, Mısır'ın geleceğine, bölgeyi bir uçtan bir uca saran bütün bu demokrasi ve özgürlük rüzgarlarının gücüne daha da fazla inandım. Bunun dışında Kahire Opera binasında Mısır halkına hitaben yaptığım bir başka konuşmayla da Türkiye'nin dost ve kardeş Mısır halkına desteğini bizzat ifade ettim. Bütün bu temaslarımız sırasında Mısır'lı kardeşlerimize bu zorlu değişim sürecinde kendilerine her türlü yardımı yapmaya hazır olduğumuzu defaatle belirttim. İki ülke arasındaki ilişkilerin bu minval üzere daha da geliştirilmesi noktasında mutabık kaldık.''
   
TÜRKİYE-TUNUS İLİŞKİLERİ
    

Mısır'ın yeni yol haritası çerçevesinde sürece nasıl katkıda bulunabileceği noktasında iki ülke heyetlerinin çok kapsamlı toplantılar yaptıklarını kaydeden Başbakan Erdoğan, iki ülke arasında Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi tesisine ilişkin Ortak Siyasi Deklarasyonun da yine bu seyahat sırasında imzalandığını ifade etti.
Başbakan Şeref'le birlikte katıldıkları Türk-Mısır İş Konseyi Genel Kurul toplantısı vesilesiyle, Türkiye ile Mısır arasındaki işbirliğinin ne kadar zengin bir potansiyele sahip olduğunu bir kere daha müşahede ettiklerini anlatan Erdoğan, bu ziyaretin ardından bu büyük potansiyelin çok yönlü olarak harekete geçeceğine ve iki ülke için çok hayırlı bir dönemin başlayacağına bütün samimiyetimle indiğini vurguladı.
Başbakan Erdoğan, Mısır'ın ardından seyahatin ikinci durağı olan Tunus'a geçtiklerini hatırlatarak, Tunus halkının meşru demokratik taleplerinden doğan ve zafere ulaşan ''Yasemin Devriminin'', bütün bölgeye yayılarak Arap Baharı hareketine de öncülük ettiğini dile getirdi. Tunusluların kendilerini gezi boyunca hiç yalnız bırakmadıklarını ve sevgilerini, muhabbetlerini eksik etmediklerini belirten Erdoğan, bunun bir anlamda Türkiye ile Tunus'un gecikmiş kucaklaşması olduğunu söyledi. ''İnşallah bu defa kopmaz bağlarla bu kardeş ülkelere bağlanmış oluyoruz'' diyen Erdoğan, Tunus'ta Cumhurbaşkanı Vekili Fuad Mebazaa, Başbakan El Baci Ka'id Es Sebsi ve önde gelen siyasi parti liderleriyle bir araya geldiğini ifade etti. Başbakan Erdoğan, ''Tunuslu kardeşlerimizin bu yeni dönemde ihtiyaç duydukları her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu kendilerine bildirdik. Türkiye-Tunus ilişkilerinde önümüzdeki dönemin daha önce hiç olmadığı kadar canlı, verimli, bereketli bir dönem olacağını kuvvetle muhtemel görüyoruz'' diye konuştu.
   
''TÜRKİYE TUNUS'TAKİ SEÇİMLERE GÖZLEMCİ GÖNDERECEK''
   
23 Ekim'de gerçekleştirilecek olan Kurucu Meclis seçimlerine ilişkin hazırlıkları da Tunuslu yetkililerden bizzat dinleme imkanı bulduklarını anlatan Erdoğan, seçimlere Türkiye olarak bir gözlemci ekibi göndereceklerini bildirdi.

Tunus'taki temasların ardından seyahatin son durağı Libya'ya geçtiklerini hatırlatan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Libya için de aynı iyimser beklentilerimi rahatlıkla sizlerle paylaşabilirim. Bildiğiniz gibi Libya'da direniş hareketi artık dönüşü olmayan noktaya gelmiş ve ülkede yönetimi devralmış olsa da bazı bölgelerde çatışmalar halen sürüyor. Böyle bir dönemde, Libya'lı kardeşlerimizin haklı ve meşru taleplerinin gerçekleştirilmesine destek olmak adına yaptığımız bu ziyaret kendiliğinden tarihi bir nitelik kazanmış oldu. Bu seyahatte bize ev sahipliği yapan Libya Ulusal Geçiş Konseyi Başkanı Mustafa Abdulcelil ve diğer Konsey üyeleri Türkiye'nin bu sıcak desteğinden duydukları memnuniyeti ifade ettiler.
Türkiye olarak, Ulusal Geçiş Konseyi'ni Libya Devleti ve halkının tek meşru temsilcisi olarak görüyoruz, bunu Libya'daki temaslarımızda özellikle vurguladık. Artık bütün dünya kabul etmeli ki Libya, tıpkı Tunus ve Mısır gibi yeni bir döneme giriyor. Bu süreci ağır bir fatura ve acı bedeller ödeyerek geçirmek zorunda kalan Libya halkına bütün dünyanın destek olması lazım. Ama kendi menfaatleri doğrultusunda değil, Libya halkının mutluluğu doğrultusunda samimiyetle destek olması lazım. Türkiye olarak bu siyasi dönüşüm, kurumsal yeniden yapılanma ve ekonomik kalkınma sürecinde Libya halkının yanında olduğumuzu oradaki kardeşlerimize özellikle ifade ettik. Bu doğrultuda bir öncü adım olarak, 13 Eylül gününden itibaren haftada dört gün olmak üzere THY İstanbul-Bingazi seferlerini başlatmış bulunuyoruz. İki ülke arasında tarihteki yakınlığı tesis etmek üzere bu adımların devamı da geliyor, gelecek, bundan hiç endişeniz olmasın. Bu hissiyatımı Trablus'ta Şehitler Meydanı'nda, Tajura'da, Misrata'da ve Bingazi'de Libya halkına doğrudan söyleme imkanım da oldu. Kendilerine milletimizin bu zorlu yolda dost ve kardeş Libya halkının sonuna kadar yanında olacağını yaptığımız bu mitinglerde ifade ettim. Onlar da meydanları coşkuyla doldurarak bizi bağırlarına bastılar, sevgilerini, muhabbetlerini en güzel, en samimi şekilde gösterdiler.

Aynı tabloyu Mısır'da da Tunus'ta da yaşadık. Gittiğimiz her yerde Türk bayrakları dalgalanıyor, bizim şahsımızda Türkiye'ye olan büyük ilgi ve muhabbet en gür şekilde dile getiriliyordu. Bütün bu kardeşlerimizle son derece duygusal anlar yaşadık. Tarihi bir hasreti, bu kucaklaşmalar sayesinde yoğun bir coşkuya dönüştürdük. Türkiye tarihten gelen bağlarla bağlı olduğu bu coğrafyayla yeniden buluşuyor, yeniden kaynaşıyor. Bu buluşmanın, bölge halklarının özgürlük, adalet ve demokrasi talepleriyle ülkelerinin geleceğini inşa etmek için yola çıktıkları bir dönemeçte gerçekleşmiş olması ayrıca manidardır, heyecan vericidir. İnşallah her anında kendimizi adeta evimizde hissettiğimiz bu kardeş ülkelerle birlikte bölgemizin geleceğini de hep birlikte inşa edeceğiz. Bu gelecekte barış olacak, dostluk olacak, kardeşlik olacak, buna canı gönülden inanıyorum.''
   
ULUSLAR ARASI TOPLUMA ELEŞTİRİ
   
Bu önemli üçlü seyahatin ardından 19 Eylül'de bu defa ABD'ye doğru yola çıktıklarını belirten Erdoğan, bu seyahat boyunca başta BM 66. Genel Kurulu olmak üzere birçok toplantıya katıldıklarını hatırlattı. Başta ABD Başkanı Barack Obama olmak üzere, birçok ülke lideri ile ikili görüşmelerde bulunduklarını kaydeden Erdoğan, BM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada Türkiye'nin uluslararası meselelerle ilgili kanaat ve beklentilerini, Türk dış politikasının hassasiyet noktalarını hem Genel Kurula hem de dünya kamuoyuna en açık şekliyle ifade ettiğini hatırlattı.

Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''Türkiye'nin küresel barışın tesisi ve halkların yakınlaşması adına yürüttüğü aktif ve inisiyatif alan dış politika anlayışını, ana hatlarıyla ortaya koydum. Sadece BM Genel Kurulunda değil, katıldığım her etkinlikte ve de başta Sayın Obama olmak üzere bir araya geldiğim her liderle bu görüşlerimizi vurgulamaya gayret ettim. Her zaman söyledik, bundan sonra da söyleyeceğiz; dünya barışının tesisi ve insanlığın esenliği için bütün ülkelerin aynı samimiyet ve kararlılık çizgisinde buluşarak birlikte hareket etmesi şarttır. Dünya gündemindeki zorlu meseleleri her ülke kendi menfaatleri çizgisinde ele alır, ikircikli tavırlar içine girerse bundan bir sonuç alınamaz, görüldüğü üzere alınamıyor da.
Uluslararası toplum, maalesef hızla birikmekte ve ağırlaşmakta olan dünya meseleleri karşısında sorumluluğunu hakkıyla taşıyamıyor ve aciz kalıyor. Başta BM olmak üzere bütün uluslararası kurum ve kuruluşların bu gerçeği bir an önce idrak etmesi ve en objektif haliyle kendi özeleştirisini yapması lazımdır. Üzülerek ifade edeyim ki insanlık için çözümler üretmek üzere kurulmuş bulunan bütün bu uluslararası kurum ve kuruluşlar, birkaç büyük ülkenin kısır menfaat hesaplarına teslim edilmiş durumdadır. BM kürsüsünden bu gerçeğin altını özellikle çizdim ve uluslararası toplumun bütün kurum ve kuruluşlarıyla bir yeniden yapılanma sürecine ihtiyacı olduğunu açıkça beyan ettim.

Somali'de her gün çocuklar açlıktan ölüyor, uluslararası toplum olan biteni seyrediyor. Daha önce Srebrenica'da genç yaşlı ayırt edilmeden tarihin en acımasız toplu katliamlarından biri yapılırken de BM oradaydı. Ne var ki orada olan bitenlere, neredeyse sadece seyirci kalındı. Ancak bir coğrafyada eğer petrol rezervleri varsa ve herhangi bir nedenle Batılı ülkelerin o rezervlerdeki menfaatleri tehlikeye giriyorsa, o zaman yine başta BM olmak üzere bütün uluslararası kurum ve kuruluşlar adeta seferber ediliyor. Artık bu ikiyüzlü zihniyetlerden dünyanın kurtulması lazım.
Somali'yi yıllar yılı sömüren, doğal kaynaklarını talan edenler, bugün aç, susuz, hasta ve yoksul Somali halkının imdadına kulak tıkıyor. Kaynakların adaletsizce paylaşıldığı, adaletin tesis edilemediği ve insanlığın geleceğinin birkaç ülkenin güç hesaplarına kurban edildiği bir dünyada barışa ve huzura asla ulaşılamaz. Bu dünyada beraberce yaşadığımızı, hepimizin aynı gemide olduğumuzu artık anlamamız gerekiyor.''
Başbakan Erdoğan, ''Biz gerginlik istemiyoruz, sorun istemiyoruz, Ada'da bir an önce adil bir çözüme ulaşılsın istiyoruz. Bu doğrultuda, son olarak KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Derviş Eroğlu, BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun'a 4 maddelik yeni bir teklif vererek Türk tarafının konuya ne kadar yapıcı biçimde yaklaştığını bir kere daha ortaya koymuştur'' dedi.

Erdoğan,  İsrail'in yıllardan beri sürdürdüğü hukuksuz ve başına buyruk politikaların temelinde de yine özellikle Batı dünyasından aldığı sınırsız desteğin büyük payı olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
''Bazı ülkeler yaptığında suç teşkil eden eylem ve girişimler, İsrail yaptığında nedense görmezden gelindi, geliniyor hala da aynı şekilde gelmeye devam ediyorlar. Bazı ülkeler kimyasal ya da nükleer silah üretme girişiminde bulunduğunda uluslararası kurum ve kuruluşlar hemen harekete geçiyor, hatta o ülkelere hava ve kara operasyonları bile düzenlenebiliyor. Ama yıllar yılı bu silahları üretip elinde bulundurduğu halde İsrail'e ses çıkarmıyor ve buna da böyle devam ediyorlar. İşte BM Güvenlik Konseyinden 89 yaptırım çıktığı halde 89 yaptırım kararına İsrail uymamıştır.
BM Genel Kurulunda 247 karar İsrail hakkında çıkmıştır, uymamıştır. İsrail uluslararası sularda sivillerle dolu bir yardım gemisine ağır silahlarla saldırıyor, 9 insanımızı şehit ediyor, sonra da hukuka hesap vermekten kaçabileceğini zannediyor. Neye güveniyor? Bugüne kadar yaptığı yanlışları görmezden gelen Batılı ülkelere güveniyor. Artık deniz bitmiştir; dünya eski dünya değil, bunu herkesin görmesi lazım. Hukuksuzlukların, zorbalıkların, güç simsarlıklarının, sömürü ve talanların devri sona ermiştir.''
   
''ADALETİ GÖZETMEK ZORUNDA KALACAKLAR''
   
Düne kadar diktatörlüklerle, otokratik rejimlerle yönetilen coğrafyaların ardı ardına isyan ederek büyük değişimler başlattıklarına işaret eden Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

''Artık gücü elinde bulunduranlar adaleti gözetmek zorunda kalacaklar. Sömürerek, sindirerek, talan ederek güç biriktirenler, bu yeni dünyada artık bu kirli hesaplarla bir yere varamayacaklarını anlayacaklar. Hukukun herkese eşit mesafede durduğu, adaletin gölgelenmediği, acı ve gözyaşına bulanan eski dünyaya hiç benzemeyen yepyeni bir dünya kuruluyor. Bugün bu gerçeklerle yüzleşmeyenler, bu muhasebeyi bugün yapmayanlar, yarın çok geç kalmış olabilirler. Türkiye'nin her uluslararası zeminde gür şekilde seslendirdiği bu gerçekleri, 66. BM Genel Kurulunda bir kere daha ifade etmemizin sebebi de bu. Uluslararası toplumun acilen bu gerçekleri görmesi, insanlığın meselelerine artık daha fazla gecikmeden gerçekçi ve adil çözümler üretmeye başlaması gerekiyor. Küresel ekonomik kriz bir ihtardır, sebepsizce kitleleri katletmeye yönelmiş terör olayları, Somali'deki acı insanlık manzaraları ve büyük doğal felaketlere yol açan iklim değişiklikleri de birer ihtardır. Belli toplulukları, belli halkları, belli coğrafyaları değil, bütün insanlığı tehdit eden küresel bir kırılma süreci yaşıyoruz. Çare bellidir; bütün insanlık iyilikte, adalette, barışta birleşecek ve el ele vererek sorunlarımızı çözeceğiz.''
   
RUM TARAFININ TUTUMU

   
Kıbrıs meselesiyle ilgili bazı sıcak gelişmelerin yaşandığını anımsatan Erdoğan, bu konudaki görüşlerini şöyle ifade etti:

''Rum tarafı 2003 yılından bu yana Ada'daki tek yönetimmiş gibi hareket ederek, Ada'nın tümü adına Doğu Akdeniz'de deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşmaları yapıyor. Bununla da yetinmeyerek Ada'nın güneyinde petrol veya doğalgaz ruhsat sahaları belirliyor. Türkiye garantör ülke sıfatıyla bu girişimlerin Ada'daki Türklerin eşit hak ve çıkarlarını ihlal ettiğini, BM kapsamlı çözüm görüşmelerinin ruhuna ve lafzına aykırı olduğunu her uluslararası zeminde ifade ediyor, etmeye de devam edecek. Ada'daki iki tarafın da Kıbrıs'ın doğal kaynaklarından eşit temelde ve birlikte faydalanması gereğinden hareketle, bu konuların Kıbrıs meselesine bulunacak kapsamlı bir çözümün sonrasına bırakılmasını şart görüyoruz. Bu çerçevede ilgili ülkelerden ve uluslararası toplumdan beklentimiz, Rumları bu maceracı tutumlarından vazgeçirmeleridir. Bu beklentimizi, BM Genel Kurulu da dahil olmak üzere ABD seyahatimizin her aşamasında ilgili her muhatabımıza da kararlılıkla ilettik. Rumların bu sorumsuzca girişimi BM müzakerelerinde kritik ve belirleyici bir aşamaya geldiği bir dönemde atılmış olup, Rum tarafının aslında çözümden yana olmadığını bir kere daha gözler önüne sermiştir.''
   
''SON DERECE YAPICI VE ADİL BİR ÖNERİ''

   
Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Kıbrıs Türklerinin hak ve çıkarlarının açıkça ihlal edilmesi anlamına gelen bu duruma, kesinlikle kayıtsız kalmayacağımızı buradan bir kere daha ifade ediyorum. Nitekim, Kıbrıs Türklerinin hak ve hukukunu korumak için, KKTC ile birlikte hemen harekete geçtik. ABD seyahatimizin bitmesini beklemeden New York'ta Türkiye ile KKTC arasında bir Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması imzaladık. Biz gerginlik istemiyoruz, sorun istemiyoruz. Ada'da bir an önce adil bir çözüme ulaşılsın istiyoruz. Bu doğrultuda son olarak KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Derviş Eroğlu BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun'a 4 maddelik yeni bir teklif vererek Türk tarafının konuya ne kadar yapıcı biçimde yaklaştığını bir kere daha ortaya koymuştur. Bu teklifle Sayın Eroğlu, Rumların petrol ve doğalgaz arama çalışmalarında ısrar etmesi durumunda, iki tarafın temsilcilerinin yer aldığı özel amaçlı bir komisyon kurulmasını öneriyor. Bu doğrultuda hem anlaşmalar hem de arama ruhsatları konusunda iki tarafın da yazılı onayının alınması ve bulunacak zenginliğin paylaşım oranlarının müzakere ile belirlenmesi teklif ediliyor. Ancak burada önemli bir ayrıntı var; bu aramalar sonucunda elde edilecek gelirler silah alımlarına harcanmayacak. Son derece yapıcı ve adil bir öneri, krizin aşılması için de iyi bir fırsat. Eğer bu iyi niyetli çaba da karşılıksız bırakılırsa, o takdirde ne Türkiye'nin, ne KKTC'nin böyle oldu bittilerle hak kaybına uğratılmasına asla izin vermeyeceğimizi de herkesin bilmesi gerekiyor. Krizden medet umanlar, gerginlik politikalarından menfaat bekleyenler bu yanlış hesaptan bir an önce dönmelidirler.''
Başbakan Erdoğan, ''Geçtiğimiz günlerde eli kanlı terör örgütünün saldırılarıyla hayatlarını kaybeden vatandaşlarımız yüreğimizi yaktı'' dedi.

''Türkiye bir yandan büyürken öte yandan hain pusularla durdurulmak isteniyor'' diyen Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

''Geçtiğimiz günlerde eli kanlı terör örgütünün saldırılarıyla hayatlarını kaybeden vatandaşlarımız yüreğimizi yaktı. Cinayet örgütünün kime, nasıl, nerede saldırdığına herkesin iyi bakması gerekir. Hayata, masumiyete, huzura kasteden gözü dönmüş bu cinayet örgütü ne istiyor, kimin taşeronluğunu yapıyor? Düğün evini cenaze evine çevirene, futbol oynayan polise kurşun atan insana insan diyebilir miyiz? Siirt'te birlikte bir mutluluğu paylaşmaya, birlikte yemek yemeye giden masum genç kızlara alçakça pusu kuran bu terör örgütü neyin mücadelesini vermiş oluyor? Yüzlerce kurşunla hayatlarının baharındaki evlatlarımızı öldüren bu terör örgütü neyin mücadelesini vermiş oluyor? Ankara Kumrular Sokak'ta evine helal bir lokma götürmek için alın teri döken genç insanları bombayla öldüren bu şebeke hangi insani değerler adına hareket etmiş oluyor? Batman'da hamile bir kadını, Mizgin Doru'yu ve 6 yaşındaki Sultan'ı öldüren yine bu örgüt değil mi? Sabah namazına hazırlanan imama kurşun sıkan, bütün mukaddes değerleri hedef alan, cami minaresinden roketatarla terör estiren nasıl bir vicdandır? Hayatlarını kaybeden şehitlerimize ve bütün canlarımıza Allah'tan rahmet, ailelerine sabır diliyoruz. Aziz milletimize metanet diliyoruz. Türkiye bu musibeti bertaraf edecektir. Hukuk ve meşruiyet zemininden ayrılmadan gereken her adım atılacaktır. Bundan bütün vatandaşlarımızın emin olmasını istiyorum.''
   
''2023 YILINDA 25 BİN DOLAR SEVİYESİNE ÇIKARMAYI HEDEFLİYORUZ''
   
Türkiye'nin güçlü bir kamu maliyesi, sağlam bir bankacılık sektörü ve canlı bir iç piyasası bulunduğuna işaret eden Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''En olumsuz küresel şartlara rağmen ihracatımızı arttırmaya devam ediyoruz. Bu istikrarlı gelişme tablosu bugün bütün dünyanın takdirlerini topluyor. Geçmişte ağır ekonomik krizlerle sarsılan Türkiye, bugün her alanda gerçekleştirdiği büyük atılımla örnek alınan bir dünya ülkesi haline geldi. Bugün küresel ekonominin kriz noktalarını önceden tespit ederek zamanında tedbir alan ve doğru politikalarla istikrarını sürekli hale getiren bir Türkiye var. Cumhuriyetimizin 100'üncü kuruluş yılı olan 2023'te dünyanın 10 büyük ekonomisinden biri olma hedefimize doğru emin adımlarla ilerliyoruz. Bu hedefimizi iddialı bulanlar artık bunun gerçekleştirilebilir bir hedef olduğunu nihayet görmeye ve dile getirmeye başladılar.
9 yılda kişi başına gelirimizi 3 bin 492 dolardan, 10 bin doların üzerine çıkardık. Ancak biz bunu yeterli görmüyoruz, 2023 yılında 25 bin dolar seviyesine çıkarmayı hedefliyoruz. Enflasyonu tek haneli rakamlara indirdik. Enflasyonist kısır döngüyü kırarak, insanımızın cebindeki parayı günden güne eriten o kara düzene son verdik. Tüketici enflasyonu 1964 yılından beri görülmemiş düzeylere kadar inmiş durumda; Bu yılın mart ayı enflasyon oranı 47 yılın en düşük oranıdır.''
   
''ÜLKEMİZDE İŞSİZLİK ORANI ARTIŞI SINIRLI SEVİYEDE KALDI''
   
Erdoğan, bu ağır kriz sürecinde dünya ekonomilerinin en büyük sıkıntılarından biri de işsizlik oranlarındaki artışlar olduğunu vurgulayarak, bu süreçte, gelişmiş ekonomilerin çoğunda işsizlik oranları çok yüksek artışlar gösterirken, Türkiye'deki işsizlik oranı artışının sınırlı seviyede kaldığını kaydetti.

İşsizlik oranındaki artışa rağmen kriz döneminde, ülkedeki toplam istihdamın hiçbir zaman azalmadığını dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:

''Krizin en yoğun yaşandığı 2009 yılında bile toplam istihdamımızı 83 bin kişi arttırdık. Aldığımız tedbirlerle, ekonomimizdeki hızlı toparlanmaya paralel olarak işsizlik oranı da 2009 yılının nisan ayından itibaren düşmeye başladı. Krizin etkisiyle 2009 yılında yüzde 14'e yükselen işsizlik oranı, 2010 yılında yüzde 11,9'a geriledi ve Şubat 2011'de kriz öncesi seviyelere geldi. TÜİK'in bu ay açıkladığı haziran ayı işsizlik oranı, geçen yılın aynı dönemine göre 1,3 puan azalarak yüzde 9,2'ye kadar gerilemiş görünüyor. Aldığımız ve alacağımız tedbirlerle, iş gücü piyasası reformlarıyla bunu daha da düşük seviyelere indireceğiz.''
   
''ALMANYA'DAN, FRANSA'DAN, İNGİLTERE'DEN ÇOK DAHA İYİ BİR KONUMDAYIZ''

   
Türkiye'nin, 2010 sonu itibariyle Avrupa Birliği üyesi ülkelerle karşılaştırıldığında, kamu dengesi en iyi durumda olan 4 ülkeden biri olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Almanya'dan, Fransa'dan, İngiltere'den çok daha iyi bir konumdayız. Bugün, gelişmiş ülkeler borç sorunlarıyla boğuşuyor, komşumuz Yunanistan'ın borçlarını ödeyemeyeceği konuşuluyor. Yunanistan'ın yanı sıra İrlanda gibi, Portekiz gibi ülkeler de IMF ve Avrupa Birliği destekli kurtarma paketlerine başvurdu ama bunlar da yeterli olmadı. Borç krizinin İspanya ve İtalya'ya yayılmasından endişe ediliyor. Dünya ekonomisinde sorunların aşılması için başta gelişmiş ülkeler olmak üzere bütün ülke liderlerinin inisiyatif almasına ihtiyaç vardır. Sorunların çözüm yolu ana hatlarıyla bellidir, asıl mesele bunu uygulayabilecek siyasi iradeyi ortaya koyabilmektir. Gelişmiş ülkelerin daha fazla gecikmeden koordineli biçimde harekete geçmelerini, cesur davranarak, siyasi baskılara boyun eğmeden gerekli tedbirleri hayata geçirmelerini bekliyoruz. Üzülerek ifade edeyim ki bu tedbirlerin gecikmekte olduğuna dair somut göstergeler ortaya çıkmaya başlamıştır.''
   
''TÜRKİYE'YE İNANIYOR, MİLLETİMİZE GÜVENİYORUZ''
   
''Medyadan mutlaka takip etmişsinizdir; uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standart and Poors, geçtiğimiz ay Amerika'nın tarihinde ilk kez kredi notunu düşürdü. Buna karşılık yine aynı kuruluş geçtiğimiz günlerde Türkiye'nin ulusal para cinsinden kredi notunu 'yatırım yapılabilir' seviyeye yükseltti'' diyen Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:

''Gelişmiş ülkelerin kredi notları düşerken, Türkiye'nin kredi notundaki artış, ülkemizin dünya ekonomisindeki güçlü konumuna işaret ediyor. Türkiye yabancı para cinsinden kredi notu artışını da çoktan hak etti; Türk tahvillerinin uluslararası piyasalardaki risk primleri bunu açıkça ortaya koyuyor. Güçlü bir ekonominin temelinde güven ve istikrar kavramları vardır; biz ekonomi yönetimimizi işte bu kavramlar üzerine oturttuk. Bu sebepledir ki olumsuz küresel şartlara rağmen uzun vadeli planlar yapabiliyor, geleceğe güvenle bakabiliyoruz. Türkiye'ye inanıyor, milletimize güveniyoruz. Ülkemizi mutlu ve müreffeh geleceğine taşıyacak yolda emin adımlarla ilerlemeye kararlılıkla devam ediyoruz. Bu inanç ve heyecanla sözlerime son veriyor, hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.''

İslam barışın kardeşliğin muhabbetin dinidir

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Ezan burada da aynıdır, Amerika'da da aynıdır, Türkiye'de de aynıdır, Japonya'da da aynıdır, nereye giderseniz gidin aynıdır, çünkü evrenseldir'' dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Ezan burada da aynıdır, Amerika'da da aynıdır, Türkiye'de de aynıdır, Japonya'da da aynıdır, nereye giderseniz gidin aynıdır, çünkü evrenseldir'' dedi.

Erdoğan, TİKA tarafından restore edilen Mustafa Paşa Camisi'ni ziyaret etti. Başbakan Erdoğan daha sonra caminin avlusunun dışında kurulan kürsüde, soydaşlara hitap etti.

Erdoğan, Türkiye'deki Makedonya göçmenlerinin ve Makedonya'daki soydaşların iki ülke arasında birer köprü vazifesi olduklarını ifade ederek, şunları söyledi:
''Aradaki mesafe ne kadar uzak olursa olsun bizim gönüllerimiz, sevincimiz, hüznümüz bir. Üsküp'ün, Kalkandelen'in, Gostivar'ın, Manastır'ın Debre'nin, Ohri'nin yüreği ile İstanbul'un, Bursa'nın, İzmir'in, Ankara'nın tüm Türkiye'nin yüreği aynı anda atıyor. Şundan emin olun; siz burada ne kadar mutlu, huzurlu olursanız, biz de Türkiye'de o kadar mutlu ve huzurlu oluruz. Sizin sevinciniz, bizim sevincimiz, sizin hüznünüz, bizim hüznümüz, sizlerin huzuru ve mutluluğu için Türkiye olarak her türlü gayreti sarf ediyoruz. Makedonya makamları nezdinde sorunların çözümü için takipçi oluyoruz. Bu ziyaret vesilesiyle Üsküp, Kalkandelen, Gostivar, Ohri'de inşallah temaslarda bulunacak orada da kardeşlerimizle kucaklaşacağız.
Üsküp Mustafa Paşa Camisi 1492 yılında inşa edilmişti. Dünya genelinde Türkiye'nin tarihine, tarihi eserlerine, kültür mirasına sahip çıktığımız gibi burada Makedonya'da da ata yadigarı esereler sahip çıktık, sahip çıkıyoruz. TİKA tarafından başlanan kapsamlı restorasyon tamamlandı ve cami bu yıl Ramazan ayında hamd olsun başbakan yardımcım tarafından açıldı.''
   
''İSLAM BARIŞIN, KARDEŞLİĞİN, MUHABBETTİN DİNİDİR''
   
Mustafa Paşa Camisi'nin Üsküp'deki diğer camiler gibi dostluğun, kardeşliğin ve barışın sembolü olması temennisinde bulunan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

''Burada bu camide ibadet eden bütün Müslüman kardeşlerime sesleniyorum: Aranvutuyla, Türküyle, Romanıyla, aklınıza ne gelirse hepsine hitap ediyorum. İslam, silm kökünden, yani barış anlamına gelen bir dindir. İslam barışın, kardeşliğin, muhabbettin dinidir. Ezanlar namaza olduğu kadar, felaha, barışa çağrı yaparlar. İşte Mustafa Paşa Camisi de inşallah 519 yıldır olduğu gibi bundan sonra da Üsküp'de barışın sembolü olacaktır. Bu camide hocaefendi Türk'tür, hocaefendi Arnavut'tur, Roman'dır diye bir ayrım yapılamaz, yapılmamalıdır. Yani burada bir hafta çıkar bir Arnavut hocamız hutbeyi irat edebilir. Bir hafta çıkar bir Türk hocamız hutbeyi irat edebilir, bunlar asla birbirimizi rahatsız etmemeli. Eğer rahatsız ediyorsa burada bir sıkıntı var demektir. Demek ki biz o zaman dinimizi anlamadık, dinimizi bilmiyoruz. Eğer dinimizi biliyorsak o zaman bu tür bir yaklaşama asla müsaade etmemeliyiz.''
   
''BİZİM TEK ORTAK ÇAĞRIMIZ EVRENSEL OLARAK EZANDIR''
   
''Bizim tek ortak çağrımız evrensel olarak ezandır'' diyen Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

''Ezan burada da aynıdır, Amerika'da da aynıdır, Türkiye'de de aynıdır, Japonya'da da aynıdır, nereye giderseniz gidin aynıdır, çünkü evrenseldir. Bunu böyle bileceğiz. Ama camideki hutbeyi Arnavut hoca okurken 'Türkler çıkıp gitsin', Türk okurken 'Arnavut çıkıp gitsin' böyle bir yaklaşım olamaz. Bu İslam'ın kendi anlamına terstir. Eğer bu tür yaklaşım içinde olanlar varsa kendilerini gözden geçirmeleri lazım. Çünkü İslam asla ayrımcılık kabul etmez. Çünkü bizde birlik vardır, beraberlik vardır, dayanışma vardır. Buna asla müsaade etmeyeceğiz. Birileri zaten bölmeye çalışıyor. Buna siz nasıl fırsat verirsiniz? Onun için burada barışa, birliğe, beraberliğe koşacağız, o ilahi sese koşacağız. Onun için zaten buralara geliyoruz, bu ibadetlerimizi yapıyoruz.''
   
''HER KUTLU DOĞUM SANCILI OLUR''

   
Üsküp ile İstanbul'un çok ortak yanının olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu:
''Üsküp ile İstanbul'un çok ortak yanı var. Her ikisinin de ortasından su akıyor, göğe minareler yükseliyor. Üsküp ve İstanbul, tarih ve medeniyet kokuyor. Bu kardeşliği hiç bozmadan sürdüreceğiz. Dayanışmamız, muhabbetimiz inşallah daim olsun. Camimiz inşallah hayırlara, barışa kapı olsun. Başta Mustafa Paşa olmak üzere caminin inşasında, bakımında, restorasyonunda emeği geçenlerden Allah razı olsun.
Sizlerle çok daha fazla bir arada olmak isterdim, ancak yoğun programımız var. Karşımda International Balkan Universtyi görüyorum ve onunla gurur duyuyorum. Çünkü Burada okuyan tüm kardeşlerimize, mütevellisinden rektörüne, hocalarına kadar hepsine teşekkür ediyorum. İnşallah asıl kampüsleri bittiği zaman çok daha farklı bir noktaya ulaşacaklar. İnanıyorum ki o zaman fiziki şartlar çok daha güzel olacak. Şunu unutmayın: Her kutlu doğum sancılı olur. İlk mezunlar belki bu işin o sancılı günlerini yaşadılar, ama her geçen gün güçlenen üniversite gelecekte çok daha farklı bir şekilde huzurlu bir ortamın da hazırlayıcıları olacak. Onun için başarınız çok önemli.''

Soydaşlar, Erdoğan'a ''Üsküp seninle gurur duyuyor'' şeklinde sevgi gösterisinde bulundular. Başbakan Erdoğan da ''Biz sizlerle gurur duyuyoruz'' karşılığını verdi.

Erdoğan, konuşmasının ardından Uluslararası Balkan Üniversitesini ziyaret ederek, yetkililerden bilgi aldı.

Makedonya’da Türk girişimci sayısı artmalı

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Makedonya Başbakanı Nikola Gruevski ile düzenlediği ortak basın toplantısında basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Makedonya Başbakanı Nikola Gruevski ile düzenlediği ortak basın toplantısında basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Erdoğan, Makedonya'nın ismi ile Avrupa Birliği ve NATO üyeliğine Yunanistan'ın karşı gelmesine ilişkin bir soruya şu yanıtı verdi:
''Öncelikle isim noktasındaki tavrımız tabii Türkiye olarak bizim belli. İsim noktasındaki hakkı vazgeçilmezdir ve bu Makedonya'nın bu en tabii, en doğal bir anayasal hakkıdır. Bu süreci bizler zaten destekliyoruz, yanındayız. Yunanistan'ın tavrını, yaklaşımını ise anlaşılmaz buluyoruz. Doğru bulmuyoruz. Yunanistan'ın ismi bellidir; Greece... Açık, net ortada. Burada kalkıp hala üst, alt, böyle bir yaklaşım içerisine girmeyi anlamsız buluyoruz. Yok, geçmişten beri bu bize aitti, şöyleydi, böyleydi gibi yaklaşımlar doğru değil. Artık küreselleşen bir dünyada, güncellenen bir dünyada yaşıyoruz, barışın egemen olması gereken bir dünyada yaşıyoruz. Makedonya bu yola girmiştir. Bağımsızlığını bu isim altında ilan etmiştir. Dolayısıyla buna saygı duymak gerekir diye düşünüyorum. Tüm Makedon halkının da bu en doğal hakkıdır.
Avrupa Birliği sürecine gelince, bence şu anda zaten Makedonya bizden önce AB'ye girecek gibi geliyor bana. Süreç o kadar hızlı yürüyor. Biz şu anda tabii AB ile müzakere eden bir ülkeyiz. Fakat hiç endişeniz olmasın, Makedonya AB'ye bizden önce girer. Biz sizden sonra gireceğiz. Onun için ben şimdiden hayırlı olsun diyorum.

NATO konusunda tabii Yunanistan'ın burada maalesef bir engelleme olayı var. Ama bu konuda da biz her zaman Makedonya'nın NATO'ya girmesi konusunda desteğimizi verdik, veriyoruz, vereceğiz. Burada da en ufak bir tereddüt olmasın.''

TÜRK GİRİŞİMCİLERİN MAKEDONYA'YA YATIRIMI

Başbakan Erdoğan, ''Türk girişimcilerin Makedonya'ya yatırımı konusunda gereken desteği verecek misiniz sorusuna, ''Ben bu konuda TOBB'u ve iş adamları gruplarımızı, STK'larımızı teşvik etmek suretiyle Makedonya'da yatırım yapma konusunu bu ziyaretimden sonra STK başkanlarına hatırlatacağım. Bunlardan hiç şüpheniz olmasın. Şu anda 100 kadar girişimcimiz burada var. Ama bu sayı daha da artsın istiyoruz. Tabii herhangi bir yerde bir sıkıntı varsa bunu da tabii değerli dostum, Sayın Başbakan iletecektir. Çünkü biz siyasilere düşen görev engelleri kaldırmaktır. Girişimcilerin buraya rahatlıkla girebilmelerini sağlamaktır. Temenni ederim ki Türk girişimcileri burada daha fazla yer alsınlar, daha fazla yatırım yapsınlar. Böylece hem istihdam yaratsınlar hem de özellikle Makedonya'nın kalkınmasında, Makedonya'nın bir an önce sıçramasında böyle bir fırsatı oluştursunlar'' yanıtını verdi.
Erdoğan, Makedonya Başbakanı Nikola Gruevski ile düzenledikleri ortak basın toplantısında yaptığı konuşmada, özellikle bağımsızlığının 20'inci yılının kutlandığı bu dönemde Makedonya'yı ziyaret etmekten duyduğu memnuniyeti ifade etti.

Başbakan Erdoğan, Makedonya Cumhuriyeti Başbakanı Nikola Gruevski ile yaptıkları ikili ve heyetlerarası görüşmelerin yararlı ve verimli geçtiğini belirterek şunları kaydetti:

''Aramızda Türkiye, Makedonya olarak siyasi konularda herhangi bir sorun zaten söz konusu değil. Bu noktada, bağımsızlığın adımları atıldığı andan itibaren devam ediyor ve aynı kararlılıkla devam edecektir. Bugün başbakan sayın Gruevski ile yaptığımız görüşmede, tüm bu ilişkileri değerlendirirken, ortak coğrafyamız üzerinde, Balkanlar'da nelerin olup bittiğini de değerlendirme fırsatımız oldu. Geniş kapsamlı bir görüş alışverişiydi bu memnuniyetle ifade etmek isterim ki bu görüşmelerde hemen her konuda görüşlerimiz birbiriyle örtüşüyor.
Bildiğiniz gibi Makedonya ile ortak bir tarihe, ortak bir kültüre ve tüm bunların ötesinde insani bağlara dayanan köklü bir dostluğumuz var. İstiyoruz ki, ülkelerimiz arasındaki ticari ve kültürel ilişkilerimiz de mükemmel düzeyde seyreden siyasi ilişkilerimizin seviyesine ulaşsın. Kendimize daha önce bir hedef belirledik, ekonomik ve ticaret alanda dış ticaret hacmimizi 1 milyar dolara çıkaralım. 2010 yılı sonu itibariyle bu rakam 310 milyon dolar civarında, bu yıl da öyle zannediyorum ki bu rakamı aşacağız, 400 milyon doları bulabiliriz. Fakat bu rakamı iki dost ülke olarak biz az buluyoruz, bunu süratle arttırmamız gerekir diye düşünüyorum. Sayın başbakanla bu konudaki kararlılığımızı teyit ettik.''
''BÜTÜN BUNLAR BİRER VİZYON''

Açılım ve atılım sürecinin sürdürülmesinin, ekonomik işbirliğinin geliştirilmesinin iki ülkenin yanı sıra bölge ülkelerinin de yararına olacağına inandıklarını vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

''Biz buna inanıyoruz. Bu bağlamda, özellikle ekonomik ve ticari ilişkilerimizin daha da geliştirilmesi konusunda Türk özel sektörünün Makedonya'da yatırımlarını daha da artırmasına yönelik yaptığım teşvikler konusunda da kendilerini bilgilendirdim. Başta TAV firmamız olmak üzere... Ki az önce Üsküp Havalimanı'nın restorasyonuyla birlikte, son halini görünce doğrusu ben de adeta kendi ülkemdeki bir yatırımın açılış törenindeymiş gibi kendimi hissettim. Çünkü bu tür eserler o ülkelerin vizyonunu artıran ve o ülkelere ilgiyi arttıran eserlerdir. Belki bugün için beklenen ciddi hareketlilik olmayıp, yılda 700 bin, 800 bin yolcu kapasitesindedir. Ama bundan sonra bu, süratle artacaktır. Bunları aynen biz de yaşadık. Dün 6 milyon, 7 milyon, 8 milyon bir yolcu kapasitesine sahip olan hava yollarımız, bizim iç hatlarda 32-33 milyona ulaşmış vaziyette aynı şekilde yurt dışı taşımacılıkta 3 kat, 4 kat, 5 kat artmış vaziyette. Bütün bunlar birer vizyon, tabii bütün bunların yanında taşımacılıktaki fiyatlar bunlarda bu süreci teşvik eden, aynı zamanda da cazibe oluşturan bir durum. Lüks otobüslerin fiyatlarına şu anda uçaklarla seyahat etme fırsatı bulmuş vaziyette halkımız, vatandaşımız.''

''BUNLAR BİRER ÇEKİM ALANIDIR''

Başbakan Erdoğan, ekonomik ilişkilerin güçlendirilmesinin, tarihi dostluk bağlarını daha da sağlamlaştıracağına işaret ederek, ''Ve burada özellikle küçük ve orta boy işletmelerimiz... Ki şu anda 100 kadar Türk girişimcisinin Makedonya'da yatırımları var. Ama bunun arkası da gelecektir, bunun teşvikini de yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz'' diye konuştu.

Erdoğan, şunları kaydetti:
''Kültür alanındaki işbirliğimiz kapsamında, ortak tarihi mirasımız sayılan, Makedonya'da Osmanlı döneminden kalan kültür varlığının onarım ve restorasyonunun, özgünlüğüne uygun olarak yapılması ve mevcut yapıların korunması konusuna verdiğimiz önemi yineledim. Çünkü burada birçok karşılıklı kazanımlarımız olacak, şu anda Ankara'dan bizim Üsküp'e gelişimiz 1.5 saat, İstanbul bu noktada çok daha yakın, yarın paket turizmle Türkiye, Balkanlar bir operatör burada devreye girdiği anda bütün ülkeleri aynı anda dolaşma imkanı var. Niçin? Çünkü ortak tarihin eserleri var buralarda. Bunlar birer çekim alanıdır, gelip buraları hepsi gezmek isterler. Aynı şekilde burada yaşayan dostlarımızın da Türkiye'yi gezme şansları var.
Turizmi artık bir deniz, hava, kum olarak görmüyoruz. Turizmin içinde artık eğitim, kültür, yayla, dağ, kış, termal, golf turizmi var. Bunlar artık çeşitlendi. Dolayısıyla bu işin yazı kışı yok. Sürekli olarak imkanı, parası olanlar dünyayı dolaşıyorlar hele hele burada 1.5 saat, 2 saatlik bir mesafe içerisinde buraları rahatlıkla dolaşmak, gezmek mümkün. Bunun imkanını sağlamak, hazırlıklarını yapmak hele hele son zamanlarda eğitim noktasında da çok ciddi adımlar atıldı ve bu konuda karşılıklı yapacağımız çalışmalarla gençliğimizin de ilişkilerini arttıracağımıza inanıyorum.''

''BİR ÜÇÜNCÜ DÖNEM BU GÖREVİ ÜSTELENEN ARKADAŞI OLARAK...''

Başbakan Erdoğan, eğitim alanında giderek artan işbirliği olduğunu da ifade ederek, şunları söyledi:

''Bunlar daha da çok çok artacaktır buna da inanıyorum. İki ülke arasındaki dostluk zincirinin en sağlam halkalarından birini oluşturan Makedonya Türk toplumunun sosyal, ekonomik ve siyasi bakımdan müreffeh ve güvenli bir yaşam sürdürmesine verdiğimiz önemi ben değerli dostuma özelikle vurguladım. Makedonya çok etnili ve çok dinli bir yapıya sahip. Bu da Makedonya için ayrı bir zenginlik. Makedonya'da yaşayan Türk çocuklarımızın, gençlerimizin, kendi kültürlerini yaşatarak Makedonya'da tam donanımlı, iyi yetişmiş bireyler olarak toplumda hak ettikleri yerleri alabilmeleri ve ülkeleri Makedonya'ya en güçlü şekilde katkıda bulunmaları bize gurur verecektir. Bu görüşlerimi de yine aynı şekilde kendileriyle paylaşma fırsatını buldum.
Türkiye Cumhuriyeti, Makedonya'yı bağımsızlığını kazandığı andan itibaren her alanda kararlı ve güçlü bir şekilde desteklemiştir ve desteklemeye devam edecektir. Makedonya'nın Avrupa-Atlantik kurumlarıyla bütünleşme yönündeki çabalarını takdirle izliyoruz. Makedonya'nın hak ettiği Avrupa-Atlantik kurumlarına üyeliğinin en kısa sürede gerçekleşmesi en büyük arzumuzdur. Türkiye, Makedonya'nın NATO'ya üyeliğini Bükreş Zirvesi öncesinde ve zirve boyunca yoğun biçimde desteklemiş, ancak malum nedenlerle üyelik mümkün olamamıştır. Makedonya'nın üyeliği gerçekleşene kadar desteğimiz artarak devam edecek. Bu konuda hiçbir kuşkunuz olmasın. Makedonya'nın istikrarlı ve müreffeh bir ülke olma yolunda Balkanlar'da ve Avrupa'da üzerine düşen tüm sorumlulukları ciddiyetle yerine getirdiğini görüyoruz ve bundan memnuniyet duyuyoruz.
Bu ziyaretimin, Türkiye ile dost Makedonya arasındaki ilişkilerin gelişimine yeni bir ivme kazandıracağına inanıyorum. Bu vesileyle, üçüncü kez başbakanlık görevini üstlenen değerli dostum Nikola Gruevski'ye bir üçüncü dönem bu görev üstelenen arkadaşı olarak ben tekrar başarılar diliyorum ve Makedonya'nın birliğine beraberliğine vesile olmasını temenni ediyorum.''

Makedonya Başbakanı Gruevski ile görüştü

Resmi bir ziyaret için Makedonya'da bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Makedonya Başbakanı Nikola Gruevski ile bir araya geldi.
Resmi bir ziyaret için Makedonya'da bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Makedonya Başbakanı Nikola Gruevski ile bir araya geldi.

Erdoğan ile Gruevski, baş başa ve heyetler arası görüşmelerin ardından ortak basın toplantısı düzenleyecek.

TAV’ın Üsküp’te yaptığı havaalanını inceledi

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TAV tarafından yapılan Üsküp Büyük iskender Havaalanı'nda incelemelerde bulundu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TAV tarafından yapılan Üsküp Büyük iskender Havaalanı'nda incelemelerde bulundu.

Resmi ziyaret için Makedonya'da gelen Erdoğan, mevkidaşı Makedonya Başbakanı Nikola Gruevski tarafından resmi törenle karşılandı.

Törenin ardından havaalanı hizmet binasına geçen Başbakan Erdoğan, Akfen Holding Başkanı Hamdi Akın ve yetkililerden havaalanıyla ilgili bilgi aldı.
Başbakan Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, kızı Sümeyye Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer ve AK Parti İstanbul Milletvekili Hakan Şükür de incelemelerde hazır bulundu.
Öte yandan, havaalanındaki bazı yolcular Erdoğan'ı görünce alkışlayarak sevgi gösterilerinde bulundular.

Havaaalanındaki ''Sayın Başbakan kardeş ülke Makedonya'ya hoşgeldiniz'' afişleri de dikkati çekti.

28 Eylül 2011 Çarşamba

PKK'ya katılmış annelere zor bir soru yöneltti

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, ''Bu silahı çekenin annesine seslenmek istiyorum. Masum canlara kıyan bebekleri öldüren bu evlada hakkını helal eder misin?'' dedi.


Batman Valisi Ahmet Turhan'ı ziyareti sırasında gazetecilere açıklama yapan Şahin, bazı BDP'li kadın milletvekillerinin teröristlerin açtığı ateş sonucu hayatını kaybeden 8 aylık hamile Mizgin Doru (31) ile kızı Sultan Doru'nun (4) ailesini ziyaret ederek taziyelerini ilettiklerini hatırlattı.


Ziyarete ilişkin BDP'li milletvekillerinden beklentilerini aktaran Şahin, ''Kadın bakış açısıyla, kadın vicdanı ile orada iki saat oturup o acıyı paylaştıktan sonra dışarı çıkıp 'PKK terör örgütüdür' demelerini beklediğini'' söyledi.


Masumiyete silah sıkabilen korkunç bir terör örgütü ile karşı karşıya olduklarını belirten Şahin, sözlerini şöyle sürdürdü:


''Terör örgütünün maskesinin düştüğünü artık sona doğru geldiğini ve yok olma aşamasında olduğunu görüyorum. Bu kurşunlar demokrasiye, hukuka ve barışa, istikrara sıkılmıştır. Biz hükümet olarak bundan önce yaptığımız gibi halkımızla kader birliği yaptık. Halkın acısını kendi acımız olarak gördük. Halkımızın sevincini kendi sevincimiz olarak gördük.''


Bölge insanıyla etle tırnak olduklarını ve kendisinin de bu bölgenin bir evladı olduğunu ifade eden Bakan Şahin, artık bu acıların bitmesini, gözyaşlarının dinmesini, bu canların yanmaması için hükümet olarak mücadele ettiklerini vurguladı.


Terörle mücadele eden güvenlik güçlerinin canilere gereken dersi vereceğini kaydeden Şahin, şöyle devam etti:


''Bir taraftan da daha fazla özgürlük, daha fazla hukuk, daha fazla demokrasi yolunda cesaretli adımlarımızla devam edeceğiz. Ama benim bölge insanına, bölgedeki kadınlara özel istirhamım var; buranın sağ duyusuna güveniyoruz. Çünkü bu topraklar yüz yıllardır kardeşliğe ev sahipliği yapmıştır. Müslüman olsun gayri Müslim olsun, Kürt olsun Türk olsun, kadın olsun erkek olsun, yaşlı olsun genç olsun, başörtülü olsun, başörtüsüz olsun, burada bir kardeşler hukuku ve bir zenginlik olarak yaşamıştır. Bu bize medeniyetin bir mirasıdır, atalarımızın bize verdiği önemli bir şayandır. Biz de bu geçmişten güç alarak ortak geçmişte yaptığımız ve kurduğumuz hedefleri ortak geleceğe taşımak istiyoruz.''


Şahin, bölgedeki insanın sağ duyusu ve fedakarlığının çok önemli olduğunu, her zaman için en zor olan durumda, millete, Anadolu kadınına güvendiğini ifade ederek, ''Şimdi bu masumiyeti, silah kaldırmış, 8 aylık bir bebeği öldürmüş, 4 yaşında bir kızı öldürmüş, 35 yaşında bir anneyi öldürmüş, 3 çocuğu yetim bırakmış, bu silahı çekenin annesine seslenmek istiyorum. Bu evlada hakkını helal eder misin? diye sormak istiyorum. Artık bizim bunların amaçlarını ortaya çıkarmak, emellerini ve maskelerinin düşürmemiz gerekiyor. Bunu yapacak olan da bu bölgenin kadınlarıdır. Bölgenin kadınlarının öz güveni sağduyusunu ferasetini, kadın bakış açısını, fedakarlığını, vicdanını ve aklını çok önemsiyorum. Aklına ve vicdanına sorduğu zaman kendine vereceği cevap bizim çözüm yolumuz olacak'' diye konuştu.


Masumiyete kurşun sıkılmışken, terör örgütünün insanların kafasını karıştırıp, saldırıda ölen kadın ve çocuğun polis tarafından öldürüldüğü şeklinde fitne yaydıklarına dikkati çeken Şahin, bu konudaki üzüntüsünü dile getirerek, ''Zulüm ile bir yere varılmaz. Yaklaşık 10 yıldan beri hiçbir şeyi reddetmedik, her türlü ayırımcılığı reddettik. Her türlü ayırımcılığa karşı mücadele ettik. İlkel politikalarına artık yol verdik, sorununuz neyse gelin beraber çözelim diye'' şeklinde konuştu.


Bakan Fatma Şahin, ziyaretin ardından hastanede tedavileri süren Talat Doru ve kızını ziyaret etti.

BASIN AÇIKLAMASI




BASIN AÇIKLAMASI

HAZIRLANACAK YENİ ANAYASADA İDAM CEZASININ MUTLAKA TARTIŞILMASI GEREKMEKTEDİR

Bilindiği gibi 1984 yılından bu yana yasalarda olan ancak uygulanmayan idam cezası Abdullah Öcalan’ın yakalanışından hemen sonra  tekrar gündeme geldi ve alınan idam kararının   ANASOL-M hükümeti tarafından uygulanmamasıyla birlikte AB ye uyum noktasında 2004 yılında kaldırıldı..

Bu gün dünyanın 74 ülkesinde idam cezası var…
25 ülkenin ceza kanunlarında olmasına rağmen uygulanmıyor…
İdam cezasını uygulayanların başında Çin ve ABD bulunmaktadır…

Bu güne dönüp baktığımızda ülkemizde hem terör hem de bireysel odaklı toplum vicdanını parçalayan, yürekleri dağlayan katliam ve vahşet olarak ifade edebileceğimiz birçok olaylara tanık olmaktayız…  

2009 yılında Kayseri’de bayramda şeker toplamaya giden 6.9.11 yaşlarındaki üç masum çocuğu hunharca katleden katilin cezası belli oldu…
3 kere ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası…

Verilen bu ceza çocukların ailelerinin vicdanlarını veya toplumun vicdanını rahatlattı mı?
Katil yasadığı sürece bu mümkün mü?
Demir parmaklıklar arkasında özgürlüğü elinden alınmış olsa bile katil yasadığı sürece bu çocukların aileleri yasadıkları halde ölümü yasamaya devam edecekler…

Üstelik bu canilerin son nefeslerine kadar devlet tarafından yedirilmesi içirilmesi korunması gibi bir algı toplum hafızasında hep olumsuz olarak yer almaktadır…

Yine Siirt’te 4 masum genç kızımızın 200 e yakın kurşun ve bombalarca vahşice katledilmesi, failler yakalansa bile alacakları ceza velev ki müebbet hapis cezası olsa bile bu ailelerin acılarını ortadan kaldıracak mı veya azaltacak mı?

Batman’da 8 aylık hamile kadını ve 6 yaşındaki kızını vahşice katledenler öldürülmeseydi de sağ yakalansaydı yine hapis cezasıyla ölene kadar devlet himayesinde yasamaya devam edecekti…

Hele bir de af gibi bir olay gerçekleştiğinde bu caniler tekrar toplumun içine salıverilerek ödüllendirilmeleri de her zaman olasılık dâhilinde olan bir durumdur…

Eminim ki batmanlı aile Siirtli ailelere göre biraz daha rahattırlar en azından katiller öldürüldü diye…

Sonuç olarak ülkemizde bu ve buna benzer insan kanını donduran vahşice cinayetler yaşanıyor…
Bunların da cezasının hapis cezası olması toplumda infiallere yol açıyor…

Evet idamı yasalarımızdan çıkardık…Ancak ülkemizde sivilleri ve masumları hedef alan terör olayları devam ettiği sürece toplumun vicdanı kanamaya devam edecektir..

Bu nedenle yeni bir anayasa hazırlığının başladığı bir dönemde idam cezasının yeniden tartışılması gündeme alınması toplum vicdanı açısından çok büyük önem arz etmektedir…

Birileri çıkıp diyebilir ki AB ülkelerinde idam cezası yok, biz de AB ye tam üyelik noktasında bir hedef ortaya koymuşken bu mümkün değil…

Doğru olabilir ama AB ülkelerinde terör yok ve aslolan millettir, milletin vicdanıdır…

İdam cezasının yeniden tartışılması, gündeme alınması, gerekirse referandumla kamuoyuna sunulması sonucu ortaya çıkacak sonuç mutlaka yeni anayasada değerlendirilmelidir…

Ne zaman ki terör belasından kurtulduk o zaman yeniden idam cezası kaldırılabilir…

Ne acıdır ki idam cezasının yürürlükte olduğu tarihlerde bizler sadece kendi değerlerimizi,Adnan Menderes ve arkadaşlarını,Şeyh Sait’i,İskilipli Atıf Hocaları,Deniz Gezmişleri astık..

Bediüzzamanları asmaya kalkıştık…
Kendi değerlerimize kurduğumuz darağaçları hiçbir zaman gerçek caniler için uygulanmaya konmadı…
Bu nedenle yeni yapılacak anayasamızda vahşice işlenen terör cinayetlerinde, Kayseri’deki olay gibi birçok canilik vakalarında toplum vicdanının rahatlatılması için idam cezasının yeniden gündeme getirilmesi, tartışılması, halka sorulması ve bunun neticesinde uygulamaya konulması toplum vicdanı açısından çok büyük önem arz etmektedir…

Kamuoyuna saygılarımla…

                                                                                         ECZ.CEVDET KARA
                                                                               AK PARTİ BAĞLAR İLÇE BAŞKANI