BİZ BÜYÜK BİR AİLEYİZ

11 Ağustos 2011 Perşembe

Başbakan Erdoğan Somali’ye gidecek






AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda gündemdeki konuları değerlendirdi.
Başbakan Erdoğan, partisinin genel merkezinde AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısında yaptığı konuşmada, il başkanlarını daha çok gönül kazanmaya, halkla bütünleşmeye çağırdı.
Gelecek dönemde Türkiye'yi daha çok demokrasi ile taçlandırmak, milletin barış ve huzur özlemini eksiksiz olarak hayata geçirmenin en büyük idealleri olacağını belirten Erdoğan, ''Siz bakmayın Türkiye'nin sevincine gölge düşürmek isteyen ehliyetsiz, liyakatsiz insanların bir bardak suda kopardıkları fırtınaya... Bakınız, memleket adına, millet adına, ülke adına ne pozitif bir cümle kurabiliyorlar, ne gelecek için bir umut olabiliyorlar. Türkiye'nin onurunu yaralamak pahasına, ülkenin itibarına gölge düşürmek pahasına muhalefet ediyorlar. Ne acıyı, ne sevinci paylaşabiliyorlar'' diye konuştu.
''Gözümüzü Türkiye'nin büyük hedeflerinden bir an olsun ayırmayalım'' diyen Erdoğan, ''Dedik ya uzun ince bir yoldayız, gidiyoruz gündüz gece... Gideceğiz gündüz gece... Durmak yol, yola devam'' ifadelerini kullandı.

Yola çıktıkları ilk günden beri milletin aklından ve vicdanından hiç ayrı düşmediklerini, milletin beklentilerine tek bir an bile bigane kalmadıklarını ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Kendimizi bu ülkenin insanlarının dışında, uzağında bir yere de asla ve asla konumlandırmadık. Hiç bir zaman bu ülkenin dertlerine, toplumun taleplerine gözümüzü kapamadık. Kulaklarımızı tıkamadık, tıkamayacağız. Kendimizi kapalı kapılar, aşılmaz duvarlar ardına saklamadık. Millet idaresinin vesayet altına alınmasına asla rıza göstermedik, göstermeyeceğiz. Ülkemizle, milletimizle alakamızı, irtibatımızı kesmedik, kesmeyeceğiz.''
Erdoğan, yaptığı konuşmada herkesin ramazan ayını kutladı.

Türkiye için hayırlı sonuçlar doğuracağına inandığı, çok başarılı bir seçim döneminin ardından yeni dönemdeki ilk Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nı yaptıklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, ''AK Parti'nin kuruluşunun 10. yılına üç gün kala Allah'a şükür ki başımız dik, yüzümüz ak, milletin partisi 10 yaşında'' diye konuştu.

Geride bırakılan 10 yılın 9 yılını Türkiye'ye aşkla, heyecanla hizmet ederek geçirdiklerini vurgulayan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

''14 Ağustos günü kuruluşumuzun 10. yılını bütün milletimizle birlikte kutlayacağız. O gün 81 vilayetimizde halkımızla birlikte iftar edecek, 81 vilayetimizde kuracağımız gönül sofralarında nimeti, bereketi, sevgiyi, merhameti paylaşacağız. Geride bıraktığımız 10 yılda bu ülkede siyaseti büyük bir girdaptan çıkarmakla kalmadık, ülkemize eşsiz başarılar yaşattık. Her girdiğimiz seçimde halkımızla daha çok bütünleştik, daha çok kenetlendik, daha çok büyüdük. Ülkemizle, milletimizle, şehirlerimizle, ekonomimizle dünyadaki saygınlığımızla birlikte büyümeye, yol almaya devam ediyoruz. 12 Haziran seçimlerinde Türkiye, istikrara, demokrasiye, güvene, adalete, kalkınmaya ne kadar sahip çıktığını bir kez daha ortaya koydu. 12 Haziran seçimleri sadece partimiz için değil, Türkiye için, demokrasimiz için çok aydınlık, çok umutlu, çok güzel neticeler ortaya çıkardı.''

''BELLİ BİR SEÇKİNCİ ELİTİN DEĞİL, MİLLETİN ONAYIDIR BU''

Erdoğan, toplantıya katılanlara, ''Demokrasi tarihimizin bu büyük başarısının mimarı sizlersiniz. Sizleri bütün teşkilatlarımızı, ana kademelerimizi, kadın ve gençlik kollarımızı bir kez daha yürekten tebrik ediyorum. Ayrımcılık yapmadığınız için, bu memleketin bütün evlatlarını kucakladığınız için, herkesin gönlüne girmeyi başardığınız için sizleri tebrik ediyorum. Siz etnik ayrımcılık yapmadınız, siz mezhepsel ayrımcılık yapmadınız, siz inanç ayrımı yapmadınız, siz yaradılanı yaradandan ötürü sevdiniz, onun için tebrik ediyorum'' diye seslendi.
Türkiye'nin Kasım 2002'den bu yana yönünü çevirdiği istikametin ne kadar doğru olduğunun 12 Haziran seçimleri ile bir kez daha görüldüğünü dile getiren Başbakan Erdoğan, ''AK Parti siyasetinin milletimizin hissiyatı ile ne kadar uyumlu olduğu bir kez daha milletimiz tarafından tescillendi'' diye konuştu. Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Belli bir seçkinci elitin değil, milletin onayıdır bu, milletin tescilidir bu, bu bakımdan bu seçimler çok çok anlamlıydı. AK Parti'nin sadece belli bir azınlığın, belli bir ideolojinin, belli bir bölgenin, belli bir sınıfın, belli bir zümrenin partisi olmadığı, Türkiye'nin partisi olduğu tekrar aşikar bir şekilde tescil edildi. Seçim sonuçlarına göre yeni haritalar çizenler, AK Parti'nin Türkiye'nin ortak değerleri üstünde yükseldiğini artık rahatlıkla anlayabilirler. Siyasi analiz yapanlar, AK Parti siyasetinin milletimizin değişim iradesi istikametinde başarıdan başarıya koştuğunu açık biçimde müşahede edebilirler. Adaylar belli olduğu zaman hep şu ifade kullanıldı; 'Yoksa AK Parti Güneydoğu Anadolu'dan çekiliyor mu?' dediler. 'Bu adaylar Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ni yansıtmıyor' dediler. Peki netice ne oldu? Yine Türkiye'nin tüm bölgelerinde AK Parti açık ara birinci parti oldu, ayrı ayrı hepsinde birinci olduk. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde de açık ara birinci olduk ancak bu seçkinci elit veya bu analizi yapanlar, sözde analistler, bunlar Güneydoğu Anadolu Bölgesi dediğiniz zaman sadece bir ili görüyorlar. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin diğer illerini görmüyorlar. Bunlara göre Güneydoğu Anadolu Bölgesi sadece Diyarbakır ama bize göre öyle değil. Gaziantep, Güneydoğu Anadolu Bölgesi değil mi? Şanlıurfa, Güneydoğu Anadolu Bölgesi değil mi? Adıyaman, Güneydoğu Anadolu Bölgesi değil mi? Siirt, Güneydoğu Anadolu Bölgesi değil mi?''

Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin bütün illerini kucakladıklarını vurgulayan Erdoğan, onun içinde seçim sonuçlarına göre Adıyaman'ın, Gaziantep'in, Şanlıurfa'nın, Siirt'in tablosunun ortada olduğunu belirtti. Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''AK Parti, doğudan batıya, güneyden kuzeye bütün Türkiye'nin partisidir. AK Parti bütün Türkiye'yi kucaklayan bir partidir. AK Parti İstanbullu'nun da Diyarbakırlı'nın da Konyalı'nın da İzmirli'nin de Trabzonlu'nun da Batmanlı'nın da partisidir. AK Parti siyasetinin bu ülkenin haritasında giremediği, karşılık bulmadığı, kabul görmediği bir yer yoktur. Bir kez daha görüldü ki AK Parti 7'den 70'e, büyükten küçüğe her yaştan, her bölgeden, her şehirden insanımızın yegane gelecek umududur. İşçisi, köylüsü, esnafı, sanayicisi, doktoru, öğretmeni ile her kesimden insanımız, temsil ettiğimiz değişim siyasetinin arkasındadır.''
Türkiye'nin olumsuz küresel şartlar içerisinde kalkınma iradesini koruduğunu bildirdi. Ülkenin dinamizmi ve istikrarını devam ettirdiğini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bu tablo çok önemli bir tablodur. Ekonomimizin ne kadar dayanıklı hele geldiğinin kırılganlıktan ne kadar uzaklaştığının göstergesidir. Dokuz yıl boyunca elde ettiğimiz kazanımların nasıl kalıcı hale geldiğinin zeminimizin ne kadar güçlendiğinin göstergesidir. Bu gerçeği dile getiren sadece bizler değiliz dünyanın en saygın ekonomi otoriteleri de bunu söylüyor, yetmedi ekonomiye dair her türlü rakam veri ve gösterge de buna işaret ediyor.
Bakınız küresel ekonomik krizin en ağır şekilde seyrettiği 2010 yılında çok kısa bir durgunluğun ardından ekonomimiz hemen kendisini toparlıyor aynı dönemde milli gelirimiz yüzde 8,9 oranında artıyor. Yine 2011 yılının ilk çeyreğinde ekonomimiz yüzde 11 oranında büyüyerek bir rekora imza atıyor. bu oran bizi bu dönem itibarıyla dünyanın en hızlı büyüyen ülkesi yapıyor.

Türkiye krize rağmen, en olumsuz şartlara rağmen büyüme istikrarın sürdürüyor atılımına devam ediyor, dünyada iflaslar yaşanırken OECD ülkeleri içerisinde en yüksek büyüme hızına ulaşan bir Türkiye'den söz ediyorum. Böyle bir süreçte kişi başına geliri 10 bin doların üzerine çıkmış bir Türkiye'den söz ediyorum. Bütün bu olumsuzluklara rağmen enflasyonunu yeniden tek haneli rakamlara düşüren, ihracatını da 130 milyar dolar seviyelerine çıkmaya namzet bir ekonomiden söz ediyorum. Darbağoaza giren ülkeler IMF ile yeni yeni Stand-By anlaşmaları imzalama yarışına girerken biz buna gerek duymuyoruz.''

''DÜNYANIN GIPTA ETTİĞİ ÜLKE''

''Çok açık söylüyorum, bugün Türkiye ekonomisi ile dinamizmi ile istikrarı ile dünyanın gıpta ettiği bir ülkedir'' diyen Erdoğan, sağlam kamu maliyesi, güçlü bankacılık sistemi, dünyanın her köşesinde iş kovalayan dinamik, özgüveni yüksek girişimcileri ve canlı iç piyasası ile Türkiye'nin bunu da fazlası ile hak ettiğini bildirdi.

Geleceğe bütün bunları başarmış bir Türkiye'nin özgüveni ile baktıklarını bildiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Hedeflerimizi bu özgüvenle ama mutlaka hesabımızı iyi yaparak yere sağlam basarak, dünyada yaşanan bütün bu olumsuzluklara karşı dikkati asla elden bırakmıyor, günü gününe tedbirlerimizi alıyoruz. Kriz psikolojisinin bizi esir almasına izin vermiyoruz, izin vermeyeceğiz. İşte en son dün yine ekonomi kurmaylarımızla bir araya gelerek son gelişmeleri değerlendirme fırsatımız oldu.
Zira milletimizin cebinden çıkan her kuruşunu sorumluluğunu hissediyoruz ama bakıyorsunuz anamuhalefetin lideri ne dese beğenirsiniz; 'Madem ekonomi bu kadar iyi gidiyor, arkası arkasına bu kadar toplantıları niye yapıyorsunuz' diyor, aman Yarabbi, evlere şenlik bir anamuhalefet... Şimdi bu toplantılar yapılmasa o zaman da der ki 'Hükümet nerede, niçin bir araya gelmiyor?' Bu toplantıların yapılması, bunlar gibi dar perspektifte olayları yakalayan bir anlayış değil. Biz şu anda dünyayı mercek altına yatırmak suretiyle bunun bize yansıması ne olur, veya olabilir mi tedbirimizi önceden almak durumundayız ama dedim ya 'bunlar çırak bile olamaz', sıkıntı burada. Bunlar ülke falan yönetemezler.''
Şu anda küresel piyasalarda, özellikle gelişmiş ekonomilerde yaşanan bir takım sorunlar olduğunu, sadece son bir haftada değer kaybeden borsaları dolar karşısında değer kaybeden para birimlerini, artış gösteren risk primlerinin göründüğüne değinen Erdoğan, şöyle devam etti:

''Bütün bu gelişmelerin küresel ekonomi ile entegre olan Türkiye ekonomisine de bazı etkileri olabileceği ihtimalini, tedbir alınmadığı takdirde sıkıntılarla yüzleşmek durumunda kalabileceğimizi kriz işportacılığından medet uman anamuhalefet partisi lideri dışında aklı başında olan herkes bunu tahmin ediyor. Bizim yaptığımız bu toplantılar tamamen bu etkileri minimuma indirerek Türk ekonomisinin büyüme trendinin hız kesmeksizin devam etmesi, milletimizin cebinden tek bir kuruşun dahi boşa gitmemesi içindir. Yapılan istişareleri, Türk ekonomisindeki paniğin bir işareti olarak yansıtmak isteyenler, büyük bir yanılgının içerisinde oldukları kadar aynı zamanda kendi ülkesine ve milletine karşı büyük bir sorumsuzluk örneği sergiliyorlar.

Yapılan istişareler asla bir sebep sonuç veya etki tepki anlayışıyla gerçekleştirilmiyor, tam aksine hükümetimiz önleyici bir yaklaşımla bu sorunlar kapımızı çalmadan nasıl bunları bertaraf edebileceğimizin gayretini, bunun mücadelesini veriyor. Nitekim bu noktada tedbirlerimizi de alıyoruz. Bu çerçevede önümüzdeki dönemde öncelikli olarak üzerinde duracağımız bazı hususları dün kamuoyumuzla paylaştık. İnşallah bunları 2012-2014 dönemini kapsayacak orta vadeli programda da detaylı hale getireceğiz. Buradan bir kere daha altını çizerek ifade ediyorum; 2008'de başlayan krizin Türkiye'yi teğet geçeceğini söylediğimde kriz tellalılığı yapanlar mevcut olmuşlardı. Şimdi onları bir kere daha mahcup edeceğimizi memnuniyetle ifade etmek istiyorum. Küresel ekonomide yaşanan son gelişmeler orta ve uzun vadede Türkiye'yi bu kez inşallah teğet bile geçmeyecektir.''

''İSRAF ETMEYİN''

Erdoğan, vatandaşları tutumlu olmaları konusunda da uyararak şunları kaydetti:

''Benim bu noktada milletimden tek bir ricam var, Ramazan ayını da bir imkan bilerek lütfen israftan kaçınalım. Birilerinin dediği gibi 'harcama yapmayalım' falan demiyorum. Tabii ki harcama yapacaksınız, piyasada bu hareketlilikler olacak ama israf etmeyelim. Onun için geçenlerde de söylediğim gibi biz israf etmeyeceğiz. İsraf ekonomisinden yana olmayacağız, biz verim ekonomisinden yana olacağız.
Bunu yaparken diyelim ki önünüze iki tercih çıktı; bir araba, bir de kirada otururken sahibi olmak istediğiniz bir ev. Size diyorum ki arabayı tercih etmeyeceksiniz. Çünkü o sizin için israf olur. Evi alacaksınız, kiradan kurtulasınız. Bir evde otururken lüks bir eve gireyim... Bence bu dönemde lüks bir evi daha buna ilave etme. Sen şu anda oturduğun yerde oturmaya devam et. Çünkü verim ekonomisinin gerekliliği bunu ifade ediyor. Bu adımları attığımız zaman göreceksiniz ki şu süreç çok daha bizler için artı yazacaktır. Aynı şekilde firmalarımızın da verimliliği esas alan, ihracat odaklı bir üretim pazarlama ve satış stratejisi izlemeleri sadece kendi ekonomik büyümeleri açısından değil, Türk ekonomisinin de bu trendini koruması bakımından son derece önemlidir.
Milletimiz müsterih olsun, AK Parti Hükümeti, Türk ekonomisini istikrar ve güven zemini üzerinde ama ileri demokrasi kararlığından da asla taviz vermeden büyütmeye devam edecektir.''
Erdoğan, yaptığı konuşmada, dün akşam Keçiören'in arka sokaklarında iftar sofrasına iştirak ettiklerini, daha sonra da bazı evlere misafir olduklarını anlattı.

Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Tabii hali gördük. Burası başkent Ankara. Ama tabii durumumuz iyi değil. Çünkü oraların hali bizim insanca yaşayabileceğimiz bir manzarayı ifade etmiyor. Kardeşlerimize söylüyoruz; 'gelin bize yardımcı olun, biz buraları sizden anlaşarak alalım ve Toplu Konut İdaresi olarak buralara girelim ve size buralarda insanca yaşayabileceğiniz okuluyla, bütün sosyal donatı alanlarıyla, mabediyle güzel imkanlar hazırlayalım. Geneli itibarıyla olumlu yaklaşanlar vardı. Ama bakıyorsunuz bir kısmı da hala 'işte ben müteahhitlere vereceğim'. Tamam ver de müteahhit buraya istediğin anda gelmiyor. Ama biz hazırız bütününe gireceğiz, bütününe girmek suretiyle bir bütüncül anlayışla yaklaşıp buraları değiştirelim istiyoruz.''
Seçim sürecinde bu tür yerlerde ikamet eden vatandaşlardan, kentsel dönüşüm sürecini tamamlamaları için kendilerine yardımcı olmalarını istediklerini belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Çünkü vatandaşlarımızı, halkımızı, buralarda biz inanın görmek istemiyoruz. Ama burada tabii ki devlet millet kaynaşması çok önemli. Onun için belediye başkanı, il başkanı, ilçe başkanı arkadaşlarıma onu söyledim; 'Tek tek hemen anketinizi yapın, tekrar kamuoyu araştırmanızı yapın. Bir an önce burada neticeye gidelim'. Çünkü bunlar başkent Ankara'ya yakışmıyor. Ha bu İstanbul'da, İzmir'de yok mu? Maalesef bütün illerimizde var.''

Sadece il merkezlerinin değil, bu tür yerleşim yerlerinin de görülmesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, ''Onun için oraları dolaşmak gerekiyor, oralara adım atmak gerekiyor. AK Parti orada yüzde 60 oy almış. Ama AK Parti'nin orada yüzde 60 oy alması bizi rahat ettirmiyor. Asıl rahat edeceğimiz gün, oradaki kardeşlerimizin yaşam şartlarını daha modern imkanlarda yeniden revize etmek suretiyle düzenlemektir'' diye konuştu.

''MİLLETİMİZ, SİYASİ VE EKONOMİK İSTİKRARA SAHİP ÇIKACAK''

Bulundukları makam ve mevkileri hep milletin kendilerine bir teveccühü, yaptıkları işleri de daima hıyanet edilmemesi gereken birer emanet şuuru ile yaptıklarını dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:

''Allah'a hamd olsun ki 9 yıllık görev süremiz boyunca bizi bu milletin karşısına çıkamaz, yüzüne bakamaz hale getirecek bir ayıp da işlemedik. Aksine milletimize hangi sözü verdiysek, sözümüzün arkasında azami ölçüde durduk, gereğini yerine getirdik. Bugün her vicdan sahibi, Türkiye'nin 2002'den bu yana aldığı mesafenin ne kadar önemli olduğunu görebiliyor. Dünya ekonomi çevrelerinde Türkiye'nin ağır krizlerin altından çıkarak yakalamış olduğu bu dinamik büyüme istikrarı numune olarak gösteriliyor. Türkiye'nin geçmişte yaşadığı sıkıntıların benzerlerini yaşayan birçok ülke, Türkiye'nin bu süreçteki politikalarını hayranlıkla izliyor. Ortada çarpıcı bir tablo var. İnkar edilemez bir gelişme performansı var. Bu istikrarı, bu başarıyı kendi menfaatlerine aykırı görenler, her fırsatta felaket tellallığı yapanlar, hiçbir zaman güneşi balçıkla sıvamaya muktedir olamayacaklardır.

Allah'ın izniyle milletimiz, dirlik ve düzenini koruyarak, siyasi ve ekonomik istikrara sonuna kadar sahip çıkacaktır. Bütün kurumlarımızın demokratik bir ahenk içinde güç birliği yapması devlet ve millet arasındaki mesafeyi daha çok kapatacak ve yaşanan acılara son verecektir. 'Siyaset yapıyoruz' diye meşruiyet zemininden kaçan, ağzını her açtığında zehir saçan provokatörler yarınki Türkiye'de toplumun önüne çıkamayacaklardır. Demokrasinin, kardeşlik ve huzur ikliminin gelişmesini fırsat bilen, vatanına, yurduna, ülkesine özlemini dile getiren vicdan sahibi insanların kardeşlik mesajlarına bile tahammül edemeyenler vicdansızlıklarını asla izah edemeyeceklerdir.''

''TÜRKİYE, KALKINMA İRADESİNİ KORUYOR''

Başbakan Erdoğan, Türkiye'de yeni ve güçlü bir hükümet ve parlamento grubu bulunduğunu ifade ederek, karamsarlığa asla prim vermeyeceklerini, gelecek hedeflerinden asla şaşmayacaklarını söyledi.

Türkiye'nin bugün en olumsuz küresel şartlara karşı büyüme istikrarını sürdürdüğünü vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Bu çok önemli. Çünkü küresel krizin başladığı günden bugüne dünyanın ekonomik olarak en sağlam bilinen ülkeleri bile çok ciddi depremler yaşadılar. İşte borç tablosuna baktığınızda dünyanın şu anda bir numaralı borçlu ülkesi Amerika. Arkasında Japonya var, arkasında İtalya var. Bakın nereler var. Çeşitli Avrupa ülkelerinin bu dalgalanmalardan ne ölçüde etkilendiği, nasıl iflasın eşiğine kadar geldiği haberlerinin ardı arkası kesilmiyor. İşte İspanya, işte Portekiz ortada. İrlanda ortada. Bunlar daha kısa bir süre önce dünyanın, Avrupa'nın şımarık ülkeleriydi. Ama bakın şimdi neredeler. Avro Bölgesi Ülkeleri bugün bozulan bütçe dengeleri ve artan kamu borçları nedeniyle ciddi sıkıntılarla karşı karşıya. İşte dünyanın en büyük ekonomisi diyebileceğimiz ABD ekonomisinde de görülmemiş ölçüde büyük sıkıntılar, sarsıntılar yaşanıyor. Daha birkaç gün önce dünyanın önde gelen kredi derecelendirme kuruluşlarından biri ilk kez Amerika'nın kredi notunu düşürdü. Dünyanın her yerinde ekonomik durgunluk, hem yönetimleri hem toplumsal huzuru tehdit eder hale gelmiş durumda. Türkiye, böyle olumsuz küresel şartlar içinde kalkınma iradesini koruyor.''
Başbakan Erdoğan, seçim sürecinde Cumhuriyetin 100. kuruluş yıl dönümü olan 2023 yılı için hedeflerini açıkça ortaya koyduklarını belirterek, ''Milletimize yakışan, çok daha mutlu ve müreffeh, çok daha aydınlık, çok daha özgür ve adil bir Türkiye'nin sözünü verdik. Bütün bu hedeflerle de bir anlamda kendimizi bağladık. Bütün bu hedefler, Türkiye'nin hedefidir. Milletimizin bizden beklentileri de budur'' diye konuştu.

AK Parti'nin kurulduğu günden bu yana temel misyonlarından birinin milletin hayallerini gerçeğe dönüştürmek için var gücüyle çalışmak olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:

''Partimizin kuruluşunun 10. yıl dönümünü kutladığımız şu günlerde hayallerimiz, yine milletimizin hayalleridir. Geçen dokuz yıl içinde milletimizle birlikte kurduğumuz bütün hayaller, hamdolsun gerçek oldu, inşallah bundan sonra da olacaktır. Her AK Parti'liye düşen ilk görev, milletin fikriyatını, milletin hissiyatını, siyasetin temel gerçeği kılmaktır. Bu çerçevede demokrasinin, adaletin, özgürlüklerin bayrağını da büyük bir azim ve kararlılıkla taşımaya devam edeceğiz.''

''KENDİMİZ İÇİN İSTEDİĞİMİZİ KOMŞUMUZ İÇİN DE İSTERİZ''

''Biz kendimiz için istediğimizi, komşumuz için de isteriz'' diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bölgesel barış için yıllardır ne büyük fedakarlıklarla çalıştığımızı cümle alem biliyor. Biz komşularımızla özellikle düşmanlıkta bir sıfırlama sürecini konuşurken, bakıyorsunuz muhalefet artık 'sıfır filan kalmadı' gibi laflar ediyor. Adeta horon tepiyor, böyle bir noktadalar. Biz iç siyasette olduğu gibi, dış dış siyasette de evrensel insani değerleri savunuyoruz. Biz barış istiyoruz, biz daha fazla özgürlük istiyoruz. Biz daha fazla adalet diyoruz. Biz kardeş kanı akmasın, gözyaşları dinsin istiyoruz.

Devlet tecrübemizi, demokrasi tecrübemizi dost ve kardeşlerimizle açıkça paylaşmayı esas alıyoruz. Devletler arası çıkarlarımızın barış ve huzur esasında gelişeceğini biliyor, konuştuğumuz herkese adaletin yönünü işaret ediyoruz.''

''BÖLÜCÜ TERÖR ÖRGÜTÜ, RAMAZAN AYINDA BİLE DURMUYOR''

Özellikle Ramazan ayında Türkiye'nin yanı başında yaşanan acıların yürekleri yaktığını vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Biz öyle bir medeniyetin mensuplarıyız ki cahiliye döneminde bile üç ayları kendileri için vuruşmak, savaşmak noktasında haram aylar olarak kılan bir anlayış var ve bu anlayış hep devam edegelmiş. Şimdi düşünebiliyor musunuz? Yanıbaşımızda şu mübarek Ramazan ayında bakıyorsunuz kardeş kardeşi vuruyor ve devlet kendi vatandaşına, kendi insanına tank, top, silah doğrultmak suretiyle insanlar öldürülüyor.

Orada bu oluyor da bizde olmuyor mu? Bizde tam tersi oluyor. Bizde de bölücü terör örgütü işte böyle bir ayın içerisinde bile durmuyor ve bakıyorsunuz caddede yürüyen bir güvenlik görevlimizi geliyor ensesinden vuruyor, diğer güvenlik görevlimizi geliyor aynı şekilde vuruyor, diğerini geliyor aynı şekilde vuruyor ve bütün bunlarla beraber utanmadan, sıkılmadan hala bunların siyasi uzantıları da 'özgürlük' diyor, 'barış' diyor. Nerede bunun özgürlük, nerede bunun barış anlayışı?''

Bunlara yönelik hassasiyetlerinin devam ettiğini söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:
''Onu da açık söylüyorum -ama komşumuzla olan olayda 'bir iç meselemiz' olarak gördüğümüzü ifade etmekten rahatsız olanlar da olabilir- biz bunu 'iç meselemiz olarak görüyoruz' derken, kardeşliğimizin bir gereği olarak, adeta aramızda geliştirdiğimiz bir aile hukukunun gereği olarak, aramızda akrabalık bağlarının olduğunu bilerek söylüyoruz. Aramızdaki 910 kilometrelik sınır sebebiyle bunları söylüyoruz. Aramızda vizeleri kaldırma ferasetini gösterecek kadar kardeşlik bağlarını güçlendirmiş bir ülke olarak söylüyoruz. Fakat gel gör ki Türkiye'nin onurunu yaralamak pahasına 'Suriye'den bize ne' diyorlar. Kim? Ülkemizin içindeki siyasetçiler.
İnsanlığın vicdanı adına yapılan bir uyarıyı 'romantizm' olarak yaftalıyorlar ve bu gaflet cümlesini Türkiye Cumhuriyeti'nin Dışişleri Bakanı Şam'da Suriye Cumhurbaşkanı Esad ile görüşme halindeyken söylüyorlar. Yazıklar olsun.

Biz bölgemizdeki ve dünyadaki her ülkenin kendi dinamikleriyle demokrasi içinde sorunlarını çözüme kavuşturmasından yanayız. Kardeş Suriye'ye Dışişleri Bakanımızın götürdüğü mesaj, bizim bu mesajımızdır. Dışişileri Bakanımız bölge hakkındaki projeksiyonumuzu açıkça komşu bir ülkenin cumhurbaşkanına iletirken bakanımızın oraya 'Türkiye'nin mesajını değil de başka bir ülkenin mesajını götürdüğünü' iddia etmek, bir büyük gafletin değilse şifa bulmaz bir cehaletin ilanı değil midir?

Ülkenin iktidarını İsrail'e şikayet edecek kadar, Sosyalist Enternasyonele şikayet edecek kadar alçaldılar. Sanıyorlar ki AK Parti iktidarı da bunu yapar; AK Parti iktidarı yapmaz, AK Parti iktidarında milletin iradesi, milletin söylemi var. Biz bu söylemi gittiğimiz her yere taşıdık, taşıyoruz, taşıyacağız.''

''SURİYE'DEKİ GELİŞMELER BİZİ DOĞRUDAN İLGİLENDİRİYOR''

Başbakan Erdoğan, Suriye'deki gelişmelerin bölgenin istikrar ve güvenliğiyle birlikte Türkiye'yi doğrudan ilgilendirdiğini'' belirterek, şöyle devam etti:

''Suriye'de halka karşı yapılan ve hepimizi derinden kaygılandıran, kabul edilmesi mümkün olmayan eylemler üzerine Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nu Şam'a gönderdim. Dışişleri Bakanımız, Beşar Esad ile kapsamlı bir görüşme yaparak, Suriye yönetiminin atması gereken adımlarla ilgili değerlendirmelerimizi Sayın Esad'la paylaştı. İllettiği mesaj netti; 'Bugün her şeyden önce yapmanız gereken akan kanı durdurmak. Sivil halka ve göstericilere karşı her türlü şiddete ve güç kullanımına bir an önce son vermek'ti. Ülkenizdeki bu durum, bu şekilde devam edemez. Her gün insanlar öldürülürken reformdan bahsetmek ne Suriye halkını ne de uluslararası toplumu ikna etmeyecektir.

Suriye halkının demokrasi talebine kulak verin. Zira her türlü iktidarın meşruiyetinin kaynağı her şeyden önce halktır, halkın iradesidir. Yapılması gereken, halk iradesinin özgür şekilde tecelli etmesini sağlamak ve kendi halkınızı ikna etmektir. Bu çerçevede Suriye'deki gelişmeleri önümüzdeki günlerde de yakından izlemeye, ele aldığımız hususların takipçisi olmaya devam edeceğiz.''

Bugün aldıkları bir haberle Türk büyükelçisinin Hama'ya gittiğini bildiren Erdoğan, ''Hama'dan tankların çıkmaya başladığını söylediler. Bu da bizim girişimimizin olumlu netice vermesi bakımından önemli. Temenni ederiz ki; 10-15 gün içinde bunlar tamamıyla gerçekleşsin ve Suriye'de artık reform sürecine yönelik adımlar atılsın. Yapılmak istenen bu.''

Erdoğan, başta Somali olmak üzere Afrika'nın önemli kısmında açlık ve kıtlık felaketi yaşandığını, yüzbinlerce insanın açlık ve susuzluk yüzünden ölümle pençeleştiğini anımsattı.
''Dünya nerede? Gelişmiş ülkeler nerede? Ellerini uzatıyorlar mı?'' sorusunu yönelten Erdoğan, sözlerini ''Hayır. Onlar hala bu süreç devam etmek suretiyle, ellerindeki imkanların kendilerine sağlayacağı yüksek rantların hesabını yapıyorlar. İnsanlığın bütün dikkatiyle odaklanması ve çare bulması gereken asıl mesele budur'' diye sürdürdü.
Afrika'daki kıtlığın bir insanlık ve dünya meselesi olduğunu, çarenin de bu büyüklükte aranması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Asırlar boyu Afrika'nın kaynaklarını talan edenler, kendi menfaatleri uğruna bu bölgeleri kanlı çatışmaların tutsağı haline getirenler, şimdi vicdanları sükut etmiş olarak bir faciayı, felaketi sadece seyrediyorlar. Afrika'da yaşanan felaketin kendi felaketleri olduğundan habersiz olarak yaşamaya devam ediyorlar. Uluslararası toplum her gün ölüme yürüyen bu masum çocukları kurtarmak için güç birliği yapmayacaksa ne zaman yapacak? Bu vicdan yükü dünyanın üzerinden kaldırılamayacaksa bundan böyle hangi medeniyetten, hangi evrensel değerlerden, ne yüzle söz edilebilecek? Dünyanın bu kanayan yaraya duyarsızlığı bizim için asla kabul edilebilir değildir. Bunu her zeminde sorgulayacağız. Bizim milletimiz şu mübarek ayda, şu gelişmeler karşısında oturduğu her iftar sofrasında bu acıyı inanıyorum ki vicdanında hissediyor. Bizim ne millet ne devlet olarak bu acı insanlık manzarasına seyirci kalmamız asla mümkün değildir. Bu çerçevede gerek kamu gerek sivil bütün kurum ve kuruluşlarımızla yardım seferberliği başlatmış bulunuyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığı, TİKA, Kızılay ve sivil toplum kuruluşları hep birlikte Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ riyasetinde yürütüyor. TİKA Başkanım şu anda orada. Ben ve Dışişleri Bakanım da ailece Somali'ye gideceğiz. Oradaki durumu yerinde bizler de inceleme fırsatı bulacağız.''

Başbakan Erdoğan, Türkiye'den gönderilen yardımları taşıyan kargo uçağının Somali'ye indiği sırada Somaliler'in secdeye kapandığını ve ''Türkiye geldi'' dediklerini aktardı. Afrika'ya yardımların kararlılıkla devam ettirilmesi gerektiğine dikkati çeken Erdoğan, ''Biz kimse yokmuş gibi Afrika'da olacağız. Acaba birileri gelir mi gelmez mi, bunu düşünemeyiz. Kimse yokmuş gibi, kimse gelmeyecekmiş gibi orada olacağız. Elimizdeki imkanları bu kardeşlerimizle paylaşmaya devam edeceğiz. Hamiyetperver milletimiz bu kampanyalara katılıyor, insani görevini yerine getiriyor. Bu sadece Ramazan ayıyla çözülecek bir iş değil. Bunu Ramazan ayından sonra da devam ettirmemiz şart'' diye konuştu.

Erdoğan, yardım kampanyalarına destek veren yardımseverlere şükranlarını sunarak, ''Afrika'da bir iftar, bir sahur sofrası açan vatandaşlarımızdan Allah razı olsun. Bu fedakarlıklar, yardımlar çilekeş kardeşlerimizin derdine deva olacak, bu örnek yardımlar dünyayı da harekete geçirecektir'' dedi.

Başbakan Erdoğan, dünyada ve Türkiye'de yaşanan son güncel olaylar ve AK Parti'nin 10. yıl kutlamalarına ilişkin bilgi verdi.
''Bütün bu hadiseler de gösteriyor ki, artık siyasetin sınırları, ülkelerin sınırlarını aşıyor'' diyen Erdoğan, ''Bir siyasi parti, sadece ülkesinin meselelerine yoğunlaşmakla, günün ihtiyaçlarına uygun bir siyaset ortaya koymuş olmuyor'' diye konuştu. Erdoğan, bugünün dünyasında sınırların artık ülkeleri ve halkları birbirinden ayırmaya yetmediğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
''Artık, bir ülkenin kendini yaşadığı bölgenin sorunlarından, sıkıntılarından ayrı düşünmesi imkanı yok. Bundan siyaseten kaçınsanız bile, vicdanen kaçınamıyorsunuz. Onun içindir ki hepimiz, hem ülkemizin tüm meseleleriyle çok yönlü ve çok boyutlu olarak ilgileneceğiz hem de komşularımızda, bölgemizde, dünyamızda ne oluyor buna dikkat kesileceğiz.

Biz, Türkiye için daha da gerekli bir hassasiyet... Türkiye, yani şunu bilmemiz lazım, ülkemiz artık sözü dinlenen, meselelere katkı sağlayan, barışın ve esenliğin teminatı misyonuyla donanmış bir dünya ülkesi, bir lider ülke.''

''MESELELERİ, BM GENEL KURULU'NDA DİLE GETİRECEĞİM''

Eylül ayında BM Genel Kurulu olduğunu anımsatan Erdoğan, ''BM Genel Kurulu'nda da bu meseleleri en geniş anlamda ele almak suretiyle dile getireceğim'' dedi.

AK Parti'nin bir yüzünün ülke, bir yüzünün dünya meselelerine dikkat kesilmek mecburiyetinde olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:
''AK Parti, siyasetini şehir şehir ülkemizin her köşesinde temsil etmekte olan siz değerli arkadaşlarımın, bu çok hayati gerçeğin fazlasıyla farkında olduğundan şüphe duymuyorum. Bu şuur ve hissiyatı zaten ülkemizde de kadın kollarımız olarak, Ramazan boyunca bütün fakir evlerine ulaştınız, ulaşıyorsunuz. Onlara erzaklar götürmek suretiyle sofralarının hiç olmazsa biraz canlanmasını sağlıyorsunuz. Çünkü, Ramazan zaten imkanı olanın imkanı olmayanı hatırlaması ayıdır aynı zamanda. Orucun bir özelliği de budur. Bunun gereğini de sizler zaten yerine getirdiniz, getiriyorsunuz.
Bunun devamlılığı çok önemli, ama bir de sosyal devlet olmamızın gereği için çok daha güçlü bir devleti inşallah tesis ederek işsizliğin mücadelesini çok daha farklı vermek suretiyle 'balık ikram etmek değil, balık tutmanın öğretildiği' bir Türkiye'yi inşallah süratle geliştiriyoruz, geliştireceğiz.

Bu şuur ve hissiyatı Türkiye'de siyasetin odağına taşımayı da hepimizin üstüne düşen bir görev olarak burada zikretmek istedim.''

''KUTLAMALAR MÜTEVAZİ OLACAK''

Erdoğan, 14 Ağustos 2011 Pazar gününün kendileri için çok önemli olduğunu belirterek, AK Parti'nin 10. yılını 81 ilde kutlayacaklarını söyledi.

Erdoğan, ''Gerek genel başkan yardımcılarımız, gerek merkez karar ve yönetim kurulu üyelerimiz, gerek bakan arkadaşlarımız, gerekse bazı milletvekili arkadaşlarımız her ilde sorumlu olarak gidecekler ve orada partimizin bu 10 yıllık serüvenini dile getirmek suretiyle iftar sofralarına katılanlara, oradaki halkımıza hitap etme fırsatını inşallah bulacaklar. Biz, vilayetimizdeki adımı atmak suretiyle de, çok çok büyük döneme farklı hazırlanacağız'' diye konuştu.
Kutlamalarda ''asla hava fişek vs kullanmak yok'' diyen Erdoğan, 10. yıl kutlamaların mütevazi olacağını, sadece iftar sofrasında bir araya gelineceğini ve orada konuşmaların, kültürel etkinliklerin yapılacağını belirtti. Havai fişek ve buna benzer şeylerin israfa yönelik olduğunun altını bir kez daha çizen Erdoğan, ''Asla bu kutlamalarda bunlar yer almamalı'' uyarısında bulundu.
Erdoğan, konuşmasını herkesin mübarek Ramazan ayını bir kez daha kutlayarak tamamladı ve, ''Şehitlerimize Allah'tan rahmet, gazilerimize şifalar diliyorum. Tüm ailelerine, milletimize 'başımız sağ olsun' diyorum. Ülkemize, milletimize, insanlığa hayırlar ve bereketler getirmesini Allah'tan temenni ediyorum. Gittiğiniz yerlere, oradaki insanlarımıza, kardeşlerimize tekrar bizden selamlar götürmenizi istirham ediyor, sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum'' dedi.

0 yorum: