BİZ BÜYÜK BİR AİLEYİZ

8 Ekim 2011 Cumartesi

Mesele gömleğin ilk düğmesini doğru iliklemek

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, ''Bu ülkede doğan her çocuk bu ülke için çok büyük bir değerdir. Onun kıymetini bilmemiz gerekiyor'' dedi.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, ''Bu ülkede doğan her çocuk bu ülke için çok büyük bir değerdir. Onun kıymetini bilmemiz gerekiyor'' dedi.
Çiçek, Gazikent Üniversitesi 2011-2012 akademik yılının başlaması dolayısıyla düzenlenen törende yaptığı konuşmada, üniversitenin yeni eğitim ve öğretim yılının hayırlı olmasını diledi, Gazikent Üniversitesi'ni Türkiye ve Gaziantep'e kazandıran bir dönemin sıkıntılarını beraber yaşadıkları ve böyle bir üniversiteyi kente kazandırmak için çaba ve gayretlerine şahsen şahit olduğu, merhum Hasan Kalyoncu'yu rahmetle andığını belirtti. Türkiye'de şu anda 165 üniversite, 100 binden fazla öğretim üyesi, 3 milyon 900 bin civarında da üniversite okuyan öğrenci olduğunu, ülkede şu an eğitim ve öğretim çağındaki çocukların ve gençlerin sayısının 20 milyon olduğunu dile getiren Çiçek, şöyle konuştu:
''Bu ne demektir, dünyadaki 205 devlet içerisinde en az 50 devletten daha fazla bizim öğrencimiz var, gençlerimiz var çocuklarımız var. Bu ülkemizin en büyük zenginliğidir ve en önemli de stratejik değerdir. Belki bazı ülkeler gibi yeteri kadar doğal gazımız yok, petrol yok, belki birçok şeyi dışardan alıyoruz ama iyi eğitebilirsek, iyi yetiştirebilirsek 20 milyon civarında, inşallah bunların sayısı her geçen gün artar, Türkiye için çok önemli bir stratejik değere, bir unsura sahibiz demektir. Bütün mesele bunların iyi eğitilmesi, iyi öğretilmesi hayata iyi hazırlanmasıdır. Yani şunu söylersem doğruyu söylediğim kanaatindeyim. Bu ülkede doğan her çocuk bu ülke için çok büyük bir değerdir. Onun kıymetini bilmemiz gerekiyor. İşte işin bu noktasında en büyük sorumluluk da üniversitelerimize düşüyor. Ben mümkün olduğu kadar her fırsatta bilhassa Anadolu üniversitelerinin açılışlarına veya bir vesile ile yaptıkları toplantılara katılıyorum. Bunu özellikle arzu ediyorum. Çünkü bu üniversitelerimiz başlangıçta işi sağlam kuramazsak, işin temelini sağlam atamazsak, bu üniversiteler bir ülke için imkan olmaktan çıkıyor, huzursuzluğun kaynağı haline geliyor. Geçmişte Türkiye bu sıkıntıları da yaşadı.''
Çiçek, açılış günlerinin gelecekle ilgili düşünceleri söylemek, diğer taraftan da muhasebe yapma zamanı olduğunu ifade etti. Eğer işin muhasebesi yapılmaz, sorumluluğun farkına varılmazsa üniversitelerden beklenen faydanın elde edilememiş olacağını dile getiren Çiçek, şöyle devam etti: '
'Her üniversite her ülkenin üniversiteleri o toplumun, o devletin, o milletin en gözde kuruluşlarıdır ve öyle de olmalıdır. İşin bu noktaya gelebilmesi için de en başta üniversitelerimizin kendisi böyle bir gayretin içinde olmalıdır. Bir kısım sıkıntılar olabilir, bir kısım eksiklikler olabilir, bir kısım yetmezlik olabilir ama bunların hiçbirisi başarısızlığın gerekçesi olamaz. Benim siyasette de çok inandığım bir şey vardır. O da şudur, 'mazeret terazisinin tartamayacağı hiçbir günah yoktur.' Dolayısıyla üniversitelerimiz hiçbir mazeretin arkasına sığınmadan yapmaları gereken ne ise onu yapabilmenin gayreti çabası içerisinde olmaları lazım. Çünkü ülkemizin geleceği buna bağlı. Şunu net ve açık bir şekilde görüyorum, uzun zamandan beri siyasetin içerisinde bulunan, siyasetin her kademesinde görev yapmış, iyi kötü okuyarak da yaşayarak da dünya gerçeğini bilmeye gayret eden bir insan olarak şunu görüyorum; ülkemizin bu 205 devlet içinde nerede bulunacağını tayin edecek en başlıca kurum üniversitelerdir. Acımasız bir rekabet dünyasında yaşıyoruz. Kimse kimsenin gözüne bakmıyor. Hatta bazen kardeş kardeşin gırtlağına sarılıyor işte Kuzey Afrika'da yaşananlara baktığımızda. Böylesine acımasız bir dünyada Türkiye'nin bulunacağı yeri tayin edecek en başlıca kurum üniversitelerimizdir. Onun için üniversitelerimiz bir taraftan rakamların ortaya koyduğu bir kısım gerçeklerle övünebiliriz, övünmeliyiz ama o rakamlar derinde dipte daha neyi ifade ediyor bir de ona bakmamız gerekecektir.''
TBMM Başkanı Çiçek, üniversitelerin bilgi üreten yerler olduğunu, bilgi üretilmiyorsa, başkasının ortaya koyduğu bilgiden istifade edilerek fazla bir mesafe kaydedilemeyeceğini dile getirdi. Bu durumda enerjinin, gücün, kazanılanların bir başka ürettiği bilginin satın alınmasına harcanacağını buna da gücün yetmeyeceğini bildiren Çiçek, şunları söyledi:
''Bizatihi bilgiyi kendimiz üretmemiz lazım. Kendimiz üreteceğiz, kendimiz bunları hayata intikal ettireceğiz ki, rekabet dünyasında sıramız yükselsin. 17. sıradan 7. sıraya gelebilmek için üniversiteler bu manada en sorumlu kuruluşlardır. Dolayısıyla en yüce hedeften sorumlu olanlar kendileri sorunlu kuruluş haline gelmemelidir. Bunu bilhassa yaşadığımız şartlar, yaşadığımız çevrelerin bize telkin ettiği durumlar. Bunun altını özellikle çiziyorum. Sorumlu kuruluşlar, sorunlu kuruluşlar olmamalıdır. Tabii biz gençlerimizi ilköğretimden itibaren eğitimcilerimize teslim ediyoruz. Üniversiteye hatta üniversite üstü lisans üstü çalışmaları da hesaba katarsak demek ki 4-5 yaşından itibaren 30 yaşına gelinceye kadar en azından bir eğitim sürecinden geçiyor. Şimdi gençlerimizde ne eksiklik görüyorsak aslında bu bizim eksikliğimizdir, eğitim kurumlarımızın eksikliğidir. Neyi verebiliyorsak gençlerimiz onu anlıyor. Ne verdiğimize iyi bakmak lazım. Bir taraftan bilimsel düşünceyi kendilerine aktaracağız. En son bilgiyi, en son teknolojiyi bunları öğrenecekler. Bilim adına, teknoloji adına, sanat adına estetik adına ne varsa buralarda öğrenecek. Ama üniversitelerimiz aynı zamanda ayrı bir galakside yaşamıyor. Bir toplumun parçası, toplumun kaynaklarını, milletin kaynaklarını kullanıyor. Bir üniversitenin o ülkeye faydalı olup olmadığının en bariz göstergesi, milletiyle doku uyuşmazlığı olmamalıdır. Milletine sırtını çeviren, milletin değerlerine sırtını çeviren, milletin tarihini yok sayan, kültürünü yok sayan kompleksli kurumların bu ülkeye verebileceği hiçbir şey yok. Onun için madem bu kadar sorumluluk taşıyor, bu kadar önemsiyoruz, bu kadar yüceltiyoruz, o içinden çıktığı topluma sırtını dönmemeli, onunla arasında hiçbir konuda doku uyuşmazlığı olmamalıdır.''
Çiçek, milletin hiçbir zaman üniversiteleri tarafından küçümsenmemesi gerektiğini vurguladı. Milletin hepsinin üniversite eğitimi olmadığını, belki birçoğunun lise eğitimi de olmadığını, doktorası ve masteri olmadığını ancak ''bu milletin irfanı, basireti, feraseti'' olduğunu vurguladı.
Siyasetle uğraşan birisi olarak siyaset bilimi, onun terminolojisiyle ilgili birçok kitap okuduğunu, yıllar önce eski görevi sırasında Kastamonu'nun bir ilçesine gittiğini ve ülke meselelerini konuştuklarını ifade eden Çiçek, şöyle konuştu:
''Uzun uzun bir şeyleri anlatmaya çalışıyoruz. Türkiye'nin böyle meseleleri var, şöyle sorunları var, şöyle olacak, böyle olacak...Oradan yaşlı bir zat kalktı bana dedi ki; 'evladım bütün mesele gömleğin ilk düğmesini doğru iliklemektir. Eğer siz gömleğin ilk düğmesini doğru ilikleyemezseniz ondan sonraki düğmeler de bir tarafa gider, yakası paçası da bir tarafa gider'. Valla o günden beri siyaset nedir diye sorulduğunda, gömleğin ilk düğmesini doğru iliklemektir dedim. Hadi bunun okuttuğunuz kitaplarda yerini bulun. İşte bu Anadolu insanının ferasetidir. Belki 5 ciltlik, 10 ciltlik, 50 ciltlik kitaptan özümseyeceğiniz bir temel kuralı ortaya koyuyor. O halde yaşadığımız hayatta gömleğin ilk düğmesi nedir dersek eğitim ve öğretimdir, iyi yapılmak, iyi verilmek kaydıyla. Onun için üniversitelerimiz bu manada önemli bir sorumluluğumuz taşıyor. Üniversiteler sadece bilgi verilen yerler değildir. Bu gençler, bugün burada kendilerinden çok şey beklediğimiz gençlerimiz sizin verdiğimiz bu bilgileri başka ülkelerden de alabilir. Tıp fakültesinde okuyorsa anatomiyi Fransa'da da okuyabilir. Ama bir şeyi orada öğrenemez; kendi gibi olmak. Kendini bulmak, kendisi olmak, yani bizden birisi olmak, içimizden birisi olmak. Bu millete mensup olmaktan dolayı gurur duyan insan olmayı ancak biz buralarda daha rahat öğretebiliriz. Önemli olan budur. Elbette bizim insanımız Çaykovski dinler, Mozart'a ilgi duyabilir ama Dede Efendi denildiği zaman, Abdulkadir Meraki denildiği zaman, 'ya bunlar da neyin nesi' diye bakıyorsa bunun sorumluluğu onları eğitenlerdedir, onları öğretenlerdedir. Elbette Mozart'a ilgi duyacak, Balzac'ı bilecek, Victor Hugo'yu bilecek, konuşmalarını onlardan atıf yapabilecek ama Divan-ı Lugat'ı Türk, Kaşgarlı Mahmut, Mehmet Akif'i biliyoruz İstiklal Marşı'ndan dolayı çok şükür. Yahya Kemal'i de biliyoruz. Diyelim ki Ahmet Hamdi Tanpınar. Üniversitelerimiz, kendimizi bilme, kendimizi bulma, kendimiz gibi olma noktasında bir sorumluluk taşıdığının farkında olmalıdır. Sadece ödenek eksikliği şu eksik bu eksik. Üniversiteler sadece bilgi üreten, bilgiyi hayata aktaran kuruluşlar olmanın ötesinde kuşaklar arasındaki kültür aktarımını sağlayan en temel kurumlarımızın başında geliyor.''
Çiçek, cehaletin esaretten de beter olduğunu, diploması olan ancak kendi kültüründen haberi olmayan nesil yetiştirilmesi halinde bunun hesabının millete verilemeyeceğini vurguladı.

0 yorum: