BİZ BÜYÜK BİR AİLEYİZ

17 Eylül 2011 Cumartesi

Güç ve silah merkezli medeniyet kabul edilemez

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Gücü, silahı ve acımasızca rekabeti merkezine alan bir medeniyet anlayışı kabul edilemez'' dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Gücü, silahı ve acımasızca rekabeti merkezine alan bir medeniyet anlayışı kabul edilemez'' dedi.

Başbakan Erdoğan, yapımını İngiliz Lion TV'nin üstlendiği, Başbakanlık Türk Tanıtma Fonu ve TRT'nin desteğiyle, Bahçeşehir Üniversitesi Medeniyet Araştırmaları Merkezi tarafından hazırlanan ''Batıya Doğru Akan Nehir'' medeniyet belgeselinin tanıtım gecesine katıldı.

Başbakan Erdoğan'ın kürsüye çıkışı sırasında davetliler, ''Türkiye seninle gurur duyuyor'' diye slogan attı.
Gecede konuşan Erdoğan, dört gündür Mısır, Tunus ve Libya'da bulunduğunu hatırlatarak, ''Mısır medeniyetler beşiği bir ülke ama Mısır'ın halini görün. Mısır'da şu anda düşünün otoriter ve totaliter bir rejim yıkılıyor. Otokratik bir sistem yıkılıyor ve yeni dönemde ortaya çıkan siyasi partiler bir endişeyi taşıyor; 'acaba yine bir şeyler olabilir mi?' Yapılması gereken nedir? Bütün dünyanın onlara bu öz güveni vermesidir. Siz Tahrir'de ortaya çıktınız, bir şey söylediniz. Dediniz ki; 'teokratik, otoriter, totaliter ve teokrasiye hayır'. Öyleyse bu yolda bu kararlılığınız devam ediyor. Birilerinin farklı hesapları olabilir. Şu veya bu şekilde size yaklaşım gösterebilirler. Olması gereken, artık bu yola çıkılmıştır, öyleyse özgürlükler noktasında, demokrasi noktasında ama dolambaçlı sokaklardan değil, gerçek demokrasi noktasında bu mücadeleyi vermenizdir'' diye konuştu.
Aynı şeyin Tunus ve Libya için de geçerli olduğunu belirten Erdoğan, ''İşte bakın hemen gördünüz, ortada olmadıkları halde durumdan vazife çıkaranlar veya rol kapanlar çıktı ortaya. Bu rol kapma mantığı niye, neden?'' dedi.

Bu yılın başında Libya olayları başladığı dönemde Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi'nde bir konuşma yaptığını anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti:

''(Batı, Libya'nın petrol kuyuları üzerinde hesap yapmasın) dedim. Şu anda batı basınını okursanız ne diyorlar; 'Libya'nın petrollerinin yüzde 35'i şu şu şu ülkede'. Ayıptır. Her zamanki yaklaşım tarzınızı yine tekrar edecek olursanız bu defa durum inanıyorum ki farklı olacaktır. İnanıyorum ki alışılmışın dışında olacaktır.''
Dün Libya'da 4 meydan mitingi yaptığını ve halka hitap ettiğini söyleyen Erdoğan, Misrata'nın yakılıp, yıkıldığını gördüğünü ifade etti.
Misrata'dan ''Ankara'' gemisiyle 450 yaralıyı 12 F-16 uçağının korumasıyla bu ülkeden çıkardıklarını anlatan Erdoğan, ''Dün öğrendim ki Fransa ve İngiltere 35 yaralıyı tedavi için memleketlerine götürüyormuş. Her taraf güllük gülistanlık şimdi. Bunu da allaya pullaya anlatıyorlar. Gücü, silahı ve acımasızca rekabeti merkezine alan bir medeniyet anlayışı kabul edilemez'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, ''Batıya Doğru Akan Nehir'' medeniyet belgeselinin tanıtım gecesinde yaptığı konuşmada, medeniyet tartışmalarının öne çıktığı bir dönemde böyle bir belgeselin hazırlanmış olmasını önemsediğini belirterek, belgeselin yapımında emeği geçenleri kutladı.

Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Medeniyet, Medine, medeni bunlara din ve dünyayı da ekleyebilirsiniz, birbiriyle alakalı, birbirini doğuran kavramlardır. Medeni, Medineli, yani şehirli olmak demektir. Suudi Arabistan'daki Medine şehrinin eski ismi 'Yesrib' idi, yani Peygamber Efendimiz hicretten sonra bu şehre 'Medine' ismini vermiştir. 'Yesrib' bir ayrılık, bir nifak ve fesat diyarıydı ama Medine olunca hem medenileşmiş, hem de 1400 yıllık medeniyetimizin inşa edildiği merkez olmuştur.
Peygamberimizin gelmesiyle birlikte, o zamana kadar kardeş ve kabile kavgalarıyla çalkalanan Yesrib, Medine olunca sulh ve güven zeminine dönüşmüştür.''

MEDENİYET KAVRAMI

Başbakan Erdoğan, medeniyet kavramının, Batı terminolojisine çevrildiğinde esas mecrasından çıkarıldığını, dünyanın zayıf ülkeleri üzerinde bir tahakküm aracına dönüştürüldüğünü söyledi.

Güçlü olanların, dünyada tek tip bir medeniyet tanımı yaparak, diğer medeniyetleri tahkir ve tezyif ettiklerini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

''Bu büyük yanlış ne yazık ki bugün de aşılabilmiş değildir. İşte şu anda Afganistan'da, Irak'ta, Yemen'de, Mısır'da, Tunus'ta, Libya'da, Suriye'de, Somali'de... Soruyorum kimler ölüyor, kimler öldürülüyor? Ne adına, niçin? Hep ölen ve öldürülenler ağırlıklı olarak Müslümanlardır. Bu kendi medeniyet ailesini üstün görme ve diğer medeniyetleri ötekileştirme anlayışı, bugün dünya barışının önündeki en büyük engeldir.''

MEDENİYETLER İTTİFAKI PROJESİ

İspanya Başbakanı Jose Luis Rodriguez Zapatero ile bir araya gelerek birlikte medeniyetler çatışmasının önüne geçecek bir adım atmaya karar verdiklerini belirten Erdoğan, süreci şöyle anlattı:

''(Bu adım da bir Medeniyetler İttifakı Projesi olsun) dedik. 'Acaba bizi destekler mi, yalnız kalır mıyız, bu işi başlatalım bakalım nereye varırız' dedik. Başlattık. O bir sosyal demokrattı. Ben de Türkiye'de muhafazakar demokrat bir partinin lideriydim. Bu işi bir BM projesi haline getirelim dedik. Kofi Annan'ın son dönemiydi ve bir BM projesi haline getirdik.

Medeniyetler İttifakı Projesi, aslında bir BM projesi haline gelmiştir ve yüzü aşkın ülke, uluslararası kurum ve kuruluş da bu projeyi artık destekliyor.''

''O kadar evrensel değer, o kadar demokrasi, o kadar özgürlük ve eşitlik vurgusuna rağmen, dünya haritasına bir bütün olarak baktığınızda, bu kavramların gerçekte ne kadar evrenselleştiğini görürsünüz'' diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''İşte bunun en son ve en açık örneği ne yazık ki Somali'dir. Bugün Somali'de yaşanan trajediyi sonlandırmayan, bir lokma ekmek, bir damla su bulamadığı için ölen Somalili, Etiyopyalı, Kenyalı çocuğa merhamet elini uzatmayan bir dünya gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Gelişmiş ülkeler bu noktada medeniyet kavramını, 'Biz bundan nasibimizi aldık' demek suretiyle ifade edemezler. Zira buraya uzanan el yok. Uzanan ellerin niçin olduğunu yaşayan bir kardeşiniz olarak söylüyorum. Böyle bir dünyada kimse ama kimse evrensel değerlerin, medeniyetin temsilcisi olduğunu, demokrasinin beşiği olduğunu iddia edemez.''
''Artık eski dünyada değiliz. Bugün bütün dünya ile diyalog halindeyiz. Bu çok yönlü iletişimin bütün imkan ve araçlarına sahibiz'' diyen Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

''İnsanlık kendi tarihini de, başkalarının tarihini de yeni araçlar üzerinden okuyor, izliyor, takip ediyor. İşte Tahrir'in gençleriyle Yunus Emre Kültür Merkezinde toplantı yaptık. O gençlerin gözleri cıvıl cıvıldı. Bütün her şeye rağmen ben Tahrir'in gençlerine inanıyorum.
Yakın zamanlara kadar çok büyük kültürel taarruzlara maruz kaldık. Belki geçmişte bu taarruzlara karşı kendi sözümüzü söyleme imkanını bulamıyorduk, ama artık bu durum değişmiştir. Bugün bir yandan medeniyetimize yapılan saldırıları göğüsleyebilecek, bir yandan da kendi eksiklerimizi telafi edebilecek durumdayız.''
Yeryüzü çapında yaşanan bütün bu gelişmeleri entelektüellerin, yazarların, sanatçıların, sinemacıların, akademisyenlerin yakından takip ederek dünyaya Türkiye'nin mesajını, konumunu aktarmak, anlatmak durumunda olduklarını belirten Erdoğan, ''İşte bugün tanıtım toplantısında olduğumuz bu belgeselin de böyle bir çabanın ürünü olduğunu düşünüyorum'' dedi.
Başbakan Erdoğan, ''Batıya Doğru Akan Nehir'' medeniyet belgeselinin tanıtım gecesinde yaptığı konuşmada, batı dünyasının tek yönlü medeniyet algısını değiştirecek, tarihi doğru bilmenin, doğru okumanın zeminini oluşturacak bu türden çalışmaların öneminin büyük olduğunu söyledi.
Erdoğan, ''Diliyorum ki böyle güzel örnekler, medeniyet tarihine ışık tutacak pek çok başka belgeselin, filmin de önünü açsın, yeni çalışmalara ilham versin. Böylece insanlığın asırlar öncesinden bugünlere uzanan hikayesi çok daha hakkaniyetli ve doğru değerlendirilebilsin, kısacası taşlar yerine otursun'' dedi.
Bugünün dünyasında görsel araçların bilginin aktarımındaki öncelikli konumlarını giderek daha da pekiştirdiğini vurgulayan Erdoğan, ''Bu gidişatın doğru bir gidişat olup olmadığı ayrıca tartışılabilir, ancak vakıa budur'' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, bugünün gerçeklerine, bugünün ihtiyaçlarına uygun materyalleri üretmenin, yeni kuşakları eksik öğrenmekten, yanlış bilmekten, meseleleri yüzeysel biçimde değerlendirmekten korumanın önemine işaret ederek, bunun sadece kitaplarla, yayınlarla, konferanslarla, tez çalışmalarıyla değil, görsel araçlarla da yapılabilmesi gerektiğini söyledi.

Başbakan Erdoğan, bu bakımdan, belgesellerle, dramatik yapımlarla, sinema filmleriyle bu toprakların zengin medeniyet tecrübelerinin genç kuşaklara aktarılması gerektiğini dile getirerek, şöyle konuştu:
''Doğru düşünebilmek için doğru bilgilere ulaşabilmek gerekiyor, çocuklarımıza bu imkanı verebilmeliyiz. Bu toprakların insanı ithal tarih algılarına, yanlı ve objektiflikten uzak bilgi kaynaklarına, kompleksli değerlendirmelere muhtaç değildir. Bu topraklarda asırlar boyunca insanlarımız bir tarih şuuruna, bir medeniyet tasavvuruna sahip olarak hayat sürdüler. Bugün yapmamız gereken, son birkaç yüzyılda zihinlerimize sokulan ezberleri bozmak, o tarih şuurunu, o medeniyet tasavvurunu küllerinden yeniden canlandırmaktır. Bunu bir içe kapanma, kendini dünyadan yalıtma hali gibi görmemek lazımdır.
Şunu çok açık ve net söylüyorum. Kavramlar, tarihinden bugüne kadar güncelleşerek gelebilecek durumdadır. Hele hele siyasi kavramlar. Adeta bunları değiştirilemezmiş gibi göstermek, geçmişte olduğu gibi 'Artık içtihat kapısı kapanmıştır' diyenlerin yaklaşım tarzından farklı bir şey değildir. Dünya değişiyor, olaylar değişiyor, biz insanoğlu olarak bir ummanın, denizin içerisindeyiz ve bu denizin içinden kapabildiğimiz bir kova sudur. Daha fazla alabilirsek bu bizim yanımızda kardır.''

''GÜNEŞ HER GÜN DOĞUDAN DOĞAR, BATIDAN BATAR''

Başbakan Erdoğan, bilgi vasfını taşıyan, hikmetli olan, kaynağını insanlığın kadim değerlerinden alan her söz, her tasavvur, her bilginin çok değerli olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:

''İlim her neredeyse gidip onu oradan alma azmine bizler Türk milleti ve gençliği olarak sahip olmalıyız. Ancak şunu da artık biliyoruz ki, kendi medeniyet değerlerini, kendi tarih serüvenini doğru okuyamayan toplumlar, başka toplumların tecrübelerinden de doğru yararlanamıyorlar. Bazı sayfaları aşırı aydınlatılmış, bazı sayfaları karanlıkta bırakılmış bir tarih kitabı doğru okunabilir mi? Maalesef bugün dünya kamuoyunda hakim olan medeniyet perspektifi böyle arızalı bir okumanın ürünüdür. Dolayısıyla popüler olan tarih ve medeniyet algısı da yanlışlarla doludur. Yanlışı düzeltmek elbette bize düşüyor. Tarihin bugüne kadar karanlık bırakılan, görmezden gelinen sayfalarına ışık tutmak ve gerçekleri görünür hale getirmek bizim sorumluluğumuz. İnanın zihinlerdeki bu tek yönlü algılar değişirse, güncel çatışma konularının pek çok malzemesi de beraberinde ortadan kalkmış olacaktır.''
''Batıya Doğru Akan Nehir'' belgeselinin, geçmişe tek yönlü bir pencereden bakmaya mahkum bırakılmış bütün zihinler için ufuk açıcı bir tecrübe olacağına inandığını belirten Erdoğan, ''Unutmayın güneş her gün doğudan doğar, batıdan batar. Emeği geçen herkesi canı gönülden kutluyor, bu güzel çalışmanın hayırlı ve bereketli sonuçlar doğurmasını diliyorum'' dedi.
Başbakan Erdoğan, belgeselin TRT'de saat 23.30'da yayımlanacağının duyurulduğunu anımsatarak, ''Doğrusu 23.30'u çok uygun bulmadım. Az önce TRT genel müdürüne de söyledim, sizleri salı akşamları saat 22.00'de belgeseli seyretmeye davet ediyorum'' diye konuştu.

0 yorum: